Geçen hafta Türkiye’de önemli bazı gelişmeler meydana geldi. Medyanın gündeminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza vardı. Fakat cezanın açıklandığı gün aslında üzerinde çok daha fazla durulması gerekenbaşka mühim gelişmeler yaşandı. Zira mahkeme kararının açıklandığı saatlerde Baykar’ın geliştirdiği Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma, ilk uçuşunu gerçekleştirdi.

Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar gelişmeyi, "Daha fazla yerde tutamadık uçtu" sözleri ile sosyal medya hesabından paylaştı. Böylece artık Türkiye, insansız savaş uçağı teknolojisine sahip bir ülke konumuna geldi.

Ülkemiz için böylesine önemli bir adım atılırken maalesef medyamızın bir kısmında Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza ile ilgili tartışmalar yapılıyordu. Oysa günümüzden, geçmişe kısa bir yolculuk yaptığımızda aslında şimdilerle yaşananların ne kadar önemli gelişmeler olduğu ortaya çıkacaktır. 

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki Türkiye, savunma sanayi alanında genelde dışa bağımlı bir yapıya sahip olmuş, bu vaziyet nedeniyle ülkemiz siyasi olarak da dış devletlerin baskılarına maruz kalmıştır.

Mesela Milli Mücadele yıllarında Anadolu’da örgütlenme içine giren vatanseverlerin en büyük sıkıntısı silah ve cephane idi. Bu sıkıntıların bertaraf edebilmesi için Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurulmuş, 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan dostluk anlaşmasıyla Sovyet silah ve cephaneleri Anadolu’ya aktarılmıştır. Sovyetlerden sağlanan bu destek karşısında Misak-ı Milli toprağı olan Batum, Bolşeviklere bırakılmıştır.

Türkiye 1945 sonrasında Sovyet Rusya’nın tehditlerine maruz kalmıştır. O günlerde silah teknolojisi bakımından Sovyetlerin çok gerisinde olan Türkiye, soluğu Amerika’nın kapısında almıştır. Truman Doktrini ile Türkiye’nin askeri yardım alması sağlanmış,alınan destek aynı zamanda siyasi bağımlılığı da beraberinde getirmiştir. Böylece Türkiye, mâli, siyasi ve askeri anlamdaki açıklarını kapatmak için siyaseten Amerika’nın güdümüne girmek durumunda kalmıştır.

1964 yılına gelindiğinde Türkiye, Kıbrıs’a askeri harekât düzenlemek istemiş fakat Amerikan Başkanı Johnson, harekât sırasında Amerikan silahlarının kullanılması halinde Türkiye’ye çok sert yaptırımlar uygulayacağını ifade etmiştir. Neticede Türkiye, Amerika’dan tehdit dolu bir mektup almış, bu nedenle Kıbrıs’ta zulüm gören soydaşlarımıza yardım dahi edilemeden askeri harekât planı rafa kaldırılmıştır. 

Türkiye’nin makûs talihi nihayet Selçuk Bayraktar’ın öncülüğünde başlanan yerli ve milli savunma sanayi hamlesi ile değişmiştir. Bayraktar’ın ürettiği insansız hava araçları ve diğer silahlar sayesinde PKK’ya ağır darbe indirilmiş, sınır ötesi harekâtlarla ülke güvenliği teminat altına alınmıştır. Ayrıca bu silah teknolojisi sayesinde Azerbaycan, Libya gibi Türkiye’nin politik olarak önem verdiği noktalarda stratejik hamleler yapılmış, Türkiye bulunduğu bölgede etkin konuma sahip bir aktör olmaya başlamıştır.

Ümidimiz, Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan gelişmelerden dersler çıkarılarak bu gibi milli hamlelerin çeşidinin ve sayısının artmasıdır.Zira bizler, kültüründen, eğitim sistemine, sanatından sporuna, savunma sanayisinden ekonomisine kadar her alanda yerli ve milli bir anlayışı oturtmalı, başkalarının yaptıklarıyla değil kendi ürettiklerimizle mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Bunu yapabilmek için savunma sanayinde yaşanan ve Türkiye’nin gururu olan gelişmelerörnek alınmalı ve daha fazla ön plana çıkarılmalıdır.

Ülkemiz ve milletimiz için tarihi adımniteliğinde olan bu gelişmeler, iç politikada yaşanan manasız çekişmelere kurban edilmemelidir.