Yıllar geçer ancak insanlar üzerinde iyi ya da kötü olduğuna dair birtakım durumlar oluşur. Bunun karşısında insan gerçekten nasıl davranması gerektiğine fikir veremez. Yılların tükenmeyecekmiş gibi insana çok uzun görünen yıllar teker teker geride kalır. Bu durum her iki taraf için aynı derecede sorgulamayı beraberinde getirir.
Yaz mevsiminin sıcak bir günü yakın bir dostumu ziyaret etmek istedim. Bir başka arkadaşa durumu açtığımda tek bir kelime söyledi “Gitme”. Düşündüm ancak bir sonuç alamadım. Sonra bir başka birine rastladım ona durumu açtım, derin bir ah çekti: “Bu dünyada ne gelirse iyilerin başına gelir” deyince ben meseleyi kavradım. Sorduğum okul arkadaşımdı ve uzun bir zamandır onkoloji bölümünde tedavi oluyordu. Demek bu kadar kötüleşmiş.
Sonra üzüntü ile birlikte uzun bir zaman düşündüm, yavaş yavaş ona doğru yollandım. Evine vardım, kapıda çocukları öbek öbek kümeleşmişler. Selam verdim, kısa bir hoşbeşten sonra gözüm amca torunu hanımına ilişti. Suç işlemişçesine içini çekerek ağladığını baş örtüsüsün altından dökülen gözyaşlarından anladım. Benim bir söz diyecek halim kalmamıştı ve izin isteyip ayrıldım.
Geri dönüşümde arkadaşımın çocukluk yıllarındaki günlerimiz gözümün önünde canlandı. Ne çok şey yaşamışız birlikte. Hatıra defterimde çok şey birikmişti. İnsanoğlu budur dedim kendi kendime. Tükenmeyeceğini sandığın ömür göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçer. İnsan yaşadıklarıyla ömrü nakış nakış işler bir ipek böceği kozasının örüşü gibi. Ve bir gün gelir her şey hayal olur. Bu hatıraları insanın gönlünde bir buruk kedere dönüşür.
Öylesine bir düşündüm. İnsan denen mahluk ne doyumsuz bir varlık. Ancak değişmeyen bir yazgının olduğunun farkında değil. Ömrün bir çile yumağı olduğunu bilmeden yarı kör, yarı lal bir ömür dolduruyoruz. Öyle der büyük Halk Ozanı Yunus Emre: Biz dünyadan gider olduk, Kalanlara selâm olsun, Bizim için hayır dua, Kılanlara selâm olsun.