31 Mart seçimlerinde ilk kez seçim kaybeden, kaybederken de 47 yıl aradan sonra CHP’yi birinci parti yapma şerefine nail eden AK Parti kendini yenileyebilecek mi?

Veya toparlaya bilecek mi?

Diğer bir ifadeyle fabrika ayarlarına geri dönebilecek mi?

Dönerse eski gücüne kavuşur, dönmez ise erime süreci devam eder

İkinci ciddi uyarıyı aldı çünkü

İlk uyarı 15 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi ki tam anlaşılmamış ikinci ve ciddi uyarıyı da 31 Mart’ta verdi seçmen.

Üçüncü şansı da tanımaz kanısındayım.

28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Biz seni seviyoruz ve yeniden seçiyoruz ama uyarımızı da dikkate almalısın” mesajı verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart seçim yenilgisinden sonraki  “Hiç kimse vazgeçilmez değildir, yorulanlar yolumuzdan çekilsin” çağrısı ve sert çıkışını belli ki hiç kimse üzerine almaması AK Parti’ye yine zor anlar yaşatıyor

Zorlu süreç devam ediyor.

Belli ki AK Parti’den nemalanan hiç kimse bırakmıyor, bırakmak istemiyor.

Çünkü olabildiğince iktidarın nimetlerinden istifade etmek istiyor.

Ama maddi, ama manevi

Ama kendine, ama çocuğuna ama aile efradına, yakın akrabasına

Bana göre AK Parti’nin nerede ise tamamına yakını bu düşünceye sahip insan topluluklarından oluşuyor.

Yani kimse partisini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı değil, kendisini ve yakın çevresini düşünüyor.

Nemalanmak, rant temin etmek

Ama hukuki ama hukuksuz

Zaten AK Parti’nin 23 yıl aradan sonra bu duruma gelmesinin altındaki sebebi de budur.

Bu düşünce aşağı yukarı bütün iktidarlar döneminde böyle olmuştur,

Bülent Ecevit’i ayrı tutuyorum zira ölürken de bir ceketiyle gitti ve arkasında hiçbir malvarlığı bırakmayan ender liderlerden biriydi.

Fakir doğdu fakir gitti, Allah mekânını cennet eylesin.

Ama diğer iktidarlar için aynı şeyi söylemek zor.

Çünkü keser hep yakın çevrelere yonttu.

Süleyman Demirel, Turgut Özal ve diğer İktidarlar döneminde milletin menfaatinden çok kişisel menfaatler önde tutulmuş.

Özellikle ikinci iktidarlar döneminde

Anavatan Partisi’nin ilk iktidar dönemini hatırlayanlar iyi bilir, Türkiye altın çağını yaşamıştı ancak ikinci ve sonraki iktidarlar döneminde bu ibre tersine dönmüş siyasiler kendilerine çalışmış.

Toplumun menfaatlerinden çok kişisel menfaatler öne çıktı, herkes yumuldu ye yiyebildiğin kadar.

Bu da yüzde 40 seviyelerindeki partinin yere çakılmasıyla bitmiş.

Şimdi benzer durumlar görüyoruz günümüzde de.

Vatandaşı düşünen çok az bir kesim var.

AK Parti İktidarının birinci hatta ikinci dönemlerinde Türkiye ikinci altın çağını yaşadı merhum Turgut Özal dönemi gibi ülke şantiyeye dönüştürülmüş ancak sonraki yıllarda ise iş tersine dönmüş.

ANAP’ın yaşadığı hızlı erimeye benzer 31 Mart yenilgisi yaşandı.

İlk mağlubiyet ağırdır, hazmedilmesi de zordur ama zamanla alışkanlık yapar.

Şayet AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan radikal kararlar alamaz ise partiyi fabrika ayarlarına döndüremez ise erime süreci devam etmesi muhtemeldir.

Onun için tepeden tırnağa parti yenilenmeli, kendini düşünen, kendine ve çevresine menfaat temin eden, eskiyen yüzleri, mental yorgunluğa yenik düşen ve kibir abidelerini çevresinden uzaklaştırmalı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşüncesine ve verdiği mücadeleye ayak uydurayamayan kim varsa Allah yolunu açık öylesin deyip kenara bırakılmalıdır.

Şimdi vatandaş neyi bekliyor biliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan duygusal davranmayıp bu ve buna benzer düşünce ve özelliklere sahip insanları çevresinden temizlemesini.

Kendine menfaat temin eden, AK Parti’ye vermeye değil almaya çalışan insanlarla yollarını ayırmasını bekliyor.

AK Parti böyle yapılırsa toparlanır

AK Parti’de bahar temizliği yapılmalı

Çünkü;

Kök, gövdeyi taşıyamıyor