Hükümetin bir taraftan enflasyonla mücadelesini sürdürürken ve bunun için bir dizi tedbirler alsa da zaman zaman ipin ucunu kaçırıp özellikle altın ve dövizin bir anda fırlamasına neden olabiliyor.

Gerek dövizin ve gerekse altının son günlerde rekor düzeye ulaşmasının önünü kesmek için Merkez Bankasının politika faizini yükseltmesi bir frenleme özelliği görecektir.

Peki, Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 42'den yüzde 46'ya yükseltmesi piyasayı ve ekonomiyi nasıl etkileyecek.

Her ne kadar ekonomist olmasak da gelir- gider dengesinden hareketle kendimize göre bir değerlendirme yapabiliriz elbette.

Her bireyin bir ekonomisi vardır, bir evin gelir gider dengesi vardır.

Merkez Bankası’nın politika faizini 350 baz puan artırarak yüzde 6’ya yükseltmesi, parasal sıkılaştırma sürecinin devam ettiğine ve enflasyonla mücadelede kararlılığın sürdüğüne işaret etse de bu durum hem finansal piyasaları hem de reel ekonomiyi çeşitli yönlerden etkileyecek.

Faiz artırımı, özellikle kısa vadede piyasalar üzerinde “sıkılaştırıcı” bir etki yaratacağı gibi bu tür bir artışın ilk etkisi Türk lirasına yönlendirecektir.

Yani bankalar faizi yükselttikçe mevduat faiz oranlarına da pozitif bir yansıması olacak elbette ancak enflasyonu da olumsuz yönde etkileyebileceğini de düşünmemiz lazım.

Bankalar arası piyasalarda faiz oranları yükseleceğinden, borçlanma maliyetleri de artacak ve kredi taleplerinin de zayıfladığını düşünmemiz lazım. Yani kredi faizlerini de artıracak ve belli bir düşüşün de yaşanacağı kaçınılmazdır.

Bu durum özellikle borsa üzerinde negatif baskı oluşturabilir, çünkü şirketlerin finansman maliyetleri artar ve kârlılıkları azalabilir.

Ancak, uzun vadede enflasyon beklentilerinin düzelmesi durumunda bu adım güven artırıcı olarak da değerlendirilebilir.

350 baz artırımı ekonomiye ne tür bir etkisi olur

Faiz oranının yüzde 6 seviyesine yükseltilmesi, tüketim ve yatırım harcamalarını yavaşlatacak, ekonomideki ısınmayı azaltacak.

Bu, enflasyonla mücadele açısından olumlu bir hamle olarak değerlendirilse de, büyüme üzerindeki etkisi yavaşlatıcı olacaktır.

Özellikle iç talebe dayalı sektörlerde (perakende, otomotiv, konut gibi) durgunluk gözlemlenebilir.

Yüksek faiz oranı, TL'nin cazibesini artırarak yerli ve yabancı yatırımcılar açısından TL cinsi varlıkları daha çekici hale getirebilir.

Bu durum, döviz kurlarında aşağı yönlü bir baskı yaratabilir.

Faiz artışı, Türk Lirası’nın değer kazanmasına neden olacaktır

Faiz getirisi yüksek olan para birimleri yatırımcılar için daha cazip hale gelir.

Bu nedenle dövize olan talep bir miktar azalabilir ve kurda gevşeme görülebilir.

Ancak bu etkinin kalıcılığı, enflasyon beklentileri, dış borç yükü, siyasi gelişmeler ve küresel piyasa koşullarına da bağlıdır.

Tek başına faiz artırımı her zaman dövizi kalıcı olarak baskılamaz, ancak kısa vadeli gevşemeler olasıdır.

Peki, son günlerde rekor düzele ulaşan altını nasıl etkileyecek.

Altın, genellikle enflasyona ve belirsizliğe karşı bir korunma aracı olarak görülür.

Yüksek faiz oranları, TL’ye cazibeyi artıracağı varsayıldığında altına olan talebi de azaltabilir.

Bu nedenle, yerel piyasalarda gram altın fiyatlarında kısa vadede gerileme gözlemlenebilir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz.

Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 46’ya yükseltmesi, enflasyonla mücadele açısından güçlü bir sinyal niteliğindedir.

Yani hem döviz kurlarında gerileme hem de altın fiyatlarında bir düşüşe neden olabileceği gibi hızlı yükselişi de dizginleyecektir.