Gazetecilik mesleğinde 37. yılını tamamlayan biri olarak kendimde o yeterliliği görüp Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığına aday oldum.
Mesleki bilgi birikimimi ve bu güne değin edindiğim tecrübeyi genç arkadaşlarıma aktarma, Trabzon Gazeteciler Cemiyetini daha etkin, daha güçlü ve daha saygın kılma adına böyle bir yolculuğa çıktım.
Ancak ne kadar iyi niyetli olursanız olun, eğer birilerinin tekerine çomak sokmak için yola çıktıysanız, eğer menfaatler uğruna kurulu düzeni bozmaya kalkışırsanız o kişiler birlerini öyle veya böyle ama menfaat deyin ama çıkarlar deyin etkisi altına alarak sizlerin önüne engel olabiliyor.
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti seçimlerinde yaşananlar, yalnızca bir pazarlığın sonucu değil; aynı zamanda bir duruşun, bir inancın, bir karakterin sorgulanmasıdır.
Menfaat masasında dizilen senaryolar, şahsi çıkarlar ve uğruna yok sayılan ilkeler, geçmişin ve geleceğin utanmadan yapılan pazarlıkların ürünüdür.
Bunlar öyle sıradan ve basit şeyler değil kesinlikle.
Her biri ideal gazetecilik ruhuna atılmış bir darbedir,
Gazetecilik vicdanına saplanan bir hançerdir.
Yine aynı kafa, düşünce ve amacı hizmet edenler kazandı. Daha dün birbirine hakaretler yağdıran, biri birinin aleyhinde konuşan nasıl oluyor da aynı noktada birleşebiliyor.
Kongredeki konuşmamda Trabzon basınının nasıl anıldığını ifade ettiğim gibi maalesef gazeteciliğin etik değerlerini ayaklar altına alan ve kendilerine biçilmiş rollerin hakkını verip en acı tiyatroyu sahneye koyanlardı.
Oysa omurgalı bir duruş bekliyorduk.
Dik duranı, doğru söyleyeni, her şeye rağmen eğilmeyeni bekliyorduk,
Ama ne yazık ki o düşünce ve o kafa yapısına sahip olanların dediği oldu.
Saygı duymuyorum
Trabzon basını, bu şehrin sesi olmalıydı.
Haksızlığa karşı gür çıkan, karanlığa karşı aydınlık yakan bir meşale gibi dimdik durmalıydı. Ama bugün geldiğimiz noktada bazı kesimler, menfaat sofralarının gölgesinde kalan silik bir yansıma örneği sergiledi.
Doğrular unutturuldu.
Bu yaşananlar sadece bugünün hikâyesi değil.
Bu, yıllardır sinsice örülen çıkar ağlarının, içten içe çürütülen yapıların ifşasıdır.
Bu sadece bir şahsa ya da bir döneme dair değil; bu, sistemli bir yozlaşmanın fotoğrafıdır.
Ve şunu net söylemek gerekir:
Bunca kaypak insanın arasında duruş sergilemeye çalışan bir başkanlık yürütülemezdi zaten.
O yüzden bu yıkımın sorumluluğu sadece bir kişide değil, bu düzeni sürdüren, sessiz kalan, çıkarına göre taraf seçen herkestedir.
Ama unutulmasın ki; zaman her şeyi gösterir.
O pazarlıklar, o satılan karakterler, o suskunluklar.
Hepsi bir bir ortaya dökülecek.
Gerçek er ya da geç konuşacak.
Ve o gün geldiğinde herkes yaptıklarının hesabını kendi vicdanında verecek.
Trabzon basınının karakteri bu değil, böyle olmamalı
Trabzon basını, menfaatin değil adaletin ve dik duruşun merkezi olmalı.
Ve biz bunu hatırlatmaya devam edeceğiz, ne pahasına olursa olsun.
Bugün bir koltuk verilmedi diye kırılmıyoruz.
Ama o koltuk uğruna ilkelerden vazgeçenleri asla unutmayacağız.
Bizim mücadelemiz bir makam için değil,
Ve bu mesleğin onurunu, kimsenin ayaklar altına almasına izin vermeyeceğiz.
Korkmadan, yılmadan, dik durarak,
Hakikatin izini sürmeye devam edeceğiz.
Çünkü gazetecilik;
Ne saraya yaranma mesleğidir,
Ne de menfaat sofrasına oturup sustuklarını unutturmak için yapılan bir iş.
Gazetecilik, toplumun vicdanı,
Halkın sesi,
Adaletin en saf, en sade hali olmalıdır.
Ve biz bu mesleğe böyle başladık.
Son nefesimize kadar da böyle yürümeye devam edeceğiz.
Trabzon basınına yakışanı hatırlatmaya devam edeceğiz.
Çünkü Trabzon, dik duranların şehridir.
Ve biz, ne olursa olsun,
O duruşu temsil etmeye devam edeceğiz.