Günümüzde Trabzon’un en işlek mevkilerinden biri de Değirmendere’dir. Genellikle oto sanayinin ve tamirhanelerin bulunduğu bu yerde düzensiz bir yapılaşma ve çirkin bir görüntü hâkimdir.

Günümüzde görüntüsü ile sorun teşkil eden Değirmendere bundan 70-80 yıl öncesine gidildiğinde başka bir mesele ile anılıyordu. Zira burası, şehrin dışında, yeşilliklerle dolu bir yerdi fakat daha çok tarım arazisi ile bataklıklarla dolu bir bölge idi. Burada bulunan bataklıklar günlük hayatı olumsuz etkiliyordu.

Bataklıkların varlığı ise aynı zamanda sıtma hastalığının ortaya çıkmasına neden oluyordu. Sıtma, günümüzde basit ve rahatlıkla tedavi edilebilecek bir hastalık iken geçmişte kitlesel ölümlere sebep olan çok tehlikeli bir salgın durumundaydı. Sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara neden olan bataklık meselesi Trabzon’da halkın sağlığını tehdit eden önemli meselelerden biriydi.

Bu meselenin hallinden sorumlu olan Trabzon Belediyesi de kendi imkânları el verdikçe kurutma çalışmaları yapıyordu. Mesela 1930 yılında yayınlanan faaliyet raporunda bir önceki yıl şehrin havasını bozan bataklıkların kurutulduğu belirtilmişti. Belediye tarafından ertesi sene yapılan çalışmalarda Kavak Meydanı’ndan Ayasofya’ya giden yol üzerindeki bataklıklar kurutulmuştu.

Fakat dönemin yerel idarecilerinin çabalarına rağmen bataklık meselesi bir türlü tam manasıyla halledilemiyordu. Zira 1938 yılına gelindiğinde Değirmendere’de bulunan bataklıklar halen hastalık saçmaya devam ediyordu.

İşi içinden çıkılmaz hale getiren şeylerden biri de şehrin su ihtiyacını karşılayan Değirmendere ve Zülmera sularının geçtiği yerlerde oluşan bataklıklardı. Mesela Değirmendere’de bulunan ve Zülmera suyuna bağlı tarla, bataklık halini almıştı. Bunun üzerine vilayet makamının talebi üzerine burası numune fidanlığı haline getirilmek isteniyordu.

Söz konusu tarla şartlı bir şekilde belediye tarafından bir kiracıya verilmişti. Şimdi vilayet makamı burayı geri istiyordu. Bir kısmı bataklık halinde olan tarla kurutulacak ve buraya meyve ağaçları dikilecekti.

Dönemin belediyesi bataklık sorununu çözmek için zaman zaman garip yöntemler de deniyordu. Zira 1940 yılında Değirmendere mıntıkasında bulunan bataklıkların kurutulması için bu mahallelere çöp dökülmüş, böylece başka bir sorun da kendiliğinden başlamıştı.

Dönemin Trabzon basınına düşen haberlere bakıldığında Trabzon Belediyesi, şehir dâhilinde ve bilhassa Değirmendere bölgesinde bulunan bataklıkları kurutmak için Sotka Mahallesinde bir fidanlık vücuda getirmiş ve burada yetiştirilen fidanların bataklığın yoğun olduğu bölgelere dikilmesini sağlayarak buraları kurutmayı hedeflemiştir.

Trabzon’daki bataklıkların kurutulması için en kapsamlı çalışmalar İkinci Dünya Savaşı yıllarında yapılmıştır. 1943 yılında adeta seferberlik havası içinde başlanan çalışmalara, şehir dâhilinde bulunan birçok kurum müdahil olmuştur.

Büyük bir dayanışma ruhuyla devam eden bataklıkların kurutulması işinde göz önünde tutulan en mühim nokta, sivrisinek sürfelerinin yaşaması imkânını taşıyan çayırlıkların kaldırılıp yerine başka bitki ve ağaçların konulmasıydı. Arazi sahiplerine bu hususta gereken direktifler veriliyordu.

Yapılan planlamaya göre Değirmendere’de bulunan bataklıklar kurutulduktan sonra sıra Hos mevkiinde (Havaalanı/Pelitli) bulunanlara gelecekti.

Neticede dönemin Trabzon’un da hayatı olumsuz etkileyen, yüzlerce insanın sıtma salgınlarına yakalanmasına neden olan bataklıkların kurutulması konusunda önemli adımlar atılmış ve yapılan çalışmalar kapsamında Değirmendere’de en büyük ve zararlı bataklık olan Nemlioğullarına ait çayırlıktaki bataklık kurutulmuştu. Trabzon halkının sağlığını tehlikeye düşüren bu bela geçici bir süre için de olsa bertaraf edilmişti.