Modern dünyada, sesler hiç durmuyor. Telefon bildirimleri, televizyon, konuşmalar… Sürekli bir ses karmaşasının içindeyiz. Ancak bu ses denizinde, çoğu zaman kaçırdığımız bir şey var: Sessizlik.

Sessizlik, insan ilişkilerinde genellikle boşluk gibi algılanır. Oysa, bir an durup gerçekten dinlediğinizde, sessizlikten daha dolu bir şey olmadığını fark edersiniz. Dinlemek, sessizliğin içinde büyür. Konuşmalarımızı bağırarak yaptığımız bir dünyada, gerçekten dinlemek devrim niteliğinde bir eylemdir.

Bir psikolog olarak, danışanlarımın hikayelerini dinlerken öğrendiğim en önemli şeylerden biri, insanların asıl ihtiyacının dinlenmek olduğunu fark etmemdir. Dinlenmek, bir anlamda varlığının onaylanmasıdır. “Seni görüyorum, duyuyorum ve önem veriyorum” mesajını sessizce iletir.

Dinlemek neden bu kadar zordur? Çünkü çoğumuz konuşmaya odaklanırız. Söyleyeceklerimizi düşünürken, karşımızdakini dinlemeyi unuturuz. Ya da sessizlikten rahatsız oluruz; hemen bir şey söyleyip o boşluğu doldurmaya çalışırız. Oysa ki en etkili konuşmalar, sessizlikle süslenir.

Bu hafta, sizi bir meydan okumaya davet ediyorum: Bir yakınınızı gerçekten dinleyin. Sadece konuşmasına izin verin. Tavsiye vermeden, yönlendirmeden, çözüm sunmadan. Sadece orada olun ve onun hikayesinin bir parçası haline gelin. Göreceksiniz ki, bu basit eylem, ilişkinizi bambaşka bir seviyeye taşıyacak.

Sessizlikten korkmayalım. Onun içinde, anlam bulabiliriz. Dinlediğimizde, yalnızca karşımızdakini değil, kendimizi de keşfederiz. Ve belki de en güzeli, sessizlikle birlikte büyüyen o derin bağdır.

Sevgilerimle,

Psikolog Merve Ak