Ne zamandır sosyal medyada dikkatimi çekiyor. Ekranlarda… Kenar köşede, sohbette… Hemen her yerde… Hep aynı senaryo… “Girelim, alalım…” Plakalar bile hazır.

Bir yayılma politikasıdır gidiyor.

Ağzı olan konuşuyor yani.

Köşeleri tutanlara, açık oturumlarda bir şekilde yer bulanlara göre ordu hazır…

Bir işarete bakarmış her şey…

Ezer geçeriz.”

NATO’nun en büyük ikinci ordusu…”

Türkiye, eski Türkiye değil.”

Tamam, bir zamanlar Avrupa’nın korkulu rüyası Osmanlı’nın bakiyesiyiz.

Bir cihan devletinin fiziği olmasa bile kimyası bizde.

Savunma sanayiinde iyi gittiğimizi not edelim bir kenara.

Genç ve dinamik bir nüfusumuz olduğunu da…

İyi de tüm bunlar kendimizi ateşe atmayı gerektirir mi?

Cebinizdeki parayı sorarlar, yanınızda yakınınızdaki dostlarınızı…

Kime güvenerek sefere çıkacaksın?

Sivil olsun, asker olsun; unutmamamız gereken tek şey “politik” olmaktır.

Daha yapacak çok işimiz varken…

Bi haller oldu bize, konuşuyoruz da konuşuyoruz.

Sopa gösteriyoruz.

Sonra!

Olan yine bize oluyor, imajımız yerle bir.

Yani!

Yine bize yalnızlık düşüyor.

Azerbaycanlı siyaset bilimci ve gazeteci Dr. Ahmet Şairoğlu, önceki gün sosyal medya hesabında paylaşmış: “Bugün Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde (AKPM) içim burkuldu. Konuşan herkes, evet istisnasız herkes Türkiye’yi eleştirdi. Hiçbir ülkenin temsilcisi çıkıp Türkiye’yi savunmadı. Bu, Türkiye’nin dış politikası açısından ciddi bir uyarıdır. -Avrupa Konseyi kendi işine baksın- diyerek bu iş çözülmüyor. Bu yapı 57 ülkeden oluşuyor ve aralarında Türkiye ile dostane ilişkileri olan ülkeler de var. Ama buna rağmen kimseden tek bir destek gelmedi. Diplomasi sadece x platformunda paylaşım yapmakla yürümez.”

***

Yanı başımızdaki Suriye toz duman…

Irak, uzun yıllar kendine gelemesin diye her şey yapılmış…

Gazze’de kan gövdeyi götürüyor.

İran’da ise belirsizlik devam ediyor.

Libya ve Somali’de de öyle…

Kuzeydeki Rusya – Ukrayna savaşını saymıyorum bile…

Batıdaki askeri yığınakları…

Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz alanlarını…

İşte tam da bu sırada dünya kamuoyuna yeni yeni kozlar vermekle meşgulüz.

Hedef Türkiye” diyenleri haklı çıkarmak için yapmadığımız yok.

Yaşadıklarımız, yakın gelecekte şüphesiz ‘tarih’ olacak ve hemen herkes nasibini alacak yaptıklarından, konuştuklarından, yazdıklarından…

‘Son Kale Türkiye’yi ateşe attığımızın farkında mıyız acaba?

Sağ gösterip, sol vuracaklar, bunu anlamıyor muyuz?

***

Hani, birine şakayla karışık şeyler söylediğimizde…

Olmadık şeylere inandırmaya çalıştığımızda…

Yemezler” sözüyle karşılaşırız ya...

Küçük bir eklemeyle günümüze uyarlayabiliriz.

Yedirmezler.”

***

Bir proje kapsamında İtalya’ya gittiğimizde…

Orada iş yapan bir Türk’ten dinlemiştik.

Avrupa’nın gizli sözlüğü varmış...

İnsanların iliklerine kadar işlemiş bir Türk korkusu devam ediyormuş hâlâ…

Tanrı’m bizi kötülüklerden, şeytandan ve Türklerden koru” diye dua edenlerin sayısının hiç de azımsanmayacak boyutta olduğunu anlatmıştı.

Trieste’de beş yüz yıl önce yıkılan kilise duvarının önünde “Barbarlar” dediği sırada biz Türkleri fark eden rehberin özür dilemesi neyi değiştirirdi ki?

***

Hamasi nutuklar çekmenin hiç de sırası değil.

Rahmetli Sakıp Sabancı’nın “Çalışmak, çalışmak, çalışmak” diye belleğimize kazınan sözünü esas almaktan başka bir çıkış yolumuz yok.

Kendimize odaklanmak yerine enerjimizi boşu boşuna harcıyor, moral ve motivasyonumuzu kaybediyoruz.

Güney Çin Denizinde olup bitenleri eminim ki Çinlilerden, Filipinlilerden daha büyük bir heyecanla takip ediyoruz.

Tayvan çevresine yapılan yığınağı ekleyelim.

Grönland ve Panama’yı da…

Bir türlü kendimize gelemiyoruz, sırayı Türkiye’ye getiremiyoruz.

Gerçekçi bir bakış açısıyla…

Eğriye eğri, doğruya doğru” diyemiyoruz.

Bu yüzden fotoğrafı da iyi okuyamıyor, durumu yorumlayamıyoruz.

Meydan; bıraksalar, saldırıya geçeceklere emanet sanki.

Ellerindeki çubuklarla Libya’da, Suriye’de gezinen ekrangillere dikkat!

Lütfen birileri kulaklarına üflesin.

Hedef Türkiye!”

Uzak yakın tüm planlarda bir şekilde varız ve çok çok dikkatli olmalıyız.

Savaş çığırtkanlarının tuzu kuru nasılsa.

Yine taktik vermekle meşguller.

Allah rızası için!

Ne olur! Bir kere de “yanımızda kim var” diye bakalım.

Altı yüz yılda kazandığımızı on yılda harcayanları gördü bu millet.

Yüz yılda kazandığımızı da bilmem kaç yılda elimizden çıkarmayalım.

Ekrangiller, bu coğrafya diğerlerine benzemez.

Sürekli gaz vermeyelim, sistemde “fren” diye bir şey var, unutmayalım.