Roma İmparatoru Jül Sezar’ın, Basforos Kralı II. Pharnake’ye karşı zafer kazandıktan sonra sarf ettiği meşhur söz Veni, vidi, vici” (geldim, gördüm, yendim) Ahmet Ağaoğlu’nun Trabzonspor’daki başkanlık dönemini bana göre en net İfade şeklidir.

Türkiye’nin en mega şirketlerinden birinin patronu Muharrem Usta’nın dahi disipline edemediği, Kayyumun eşiğinden dönmüş, maddi/manevi tükenmiş bir kulübü küllerinden teslim alıp 38 yıl sonra şampiyon yapan bir adam. Üstelik sadece oda değil bu sürede Fenerbahçe’nin Kadıköy’de yenilmezlik serisini de tarihin tozlu raflarına gömmüş bir adam. Sörloth, Sturridge, N’wakaeme,Hamsik gibi Rahmetli Özkan sümer’in deyimiyle sadece gökyüzünde görebileceğiniz türden yıldızları ayağımıza getiren bir adam, 2 Süper kupa, 1 Türkiye Kupası ve 1 Süper lig gol krallığı vs.. vs…

Gençlerin deyimiyle  ’ligin içinden geçti’ diyebileceğimiz bir başarı hikayesi..

Lakin her güzel anın bir sonu olduğu gibi bu peri masalının da sonu geldi. Bir kış günü sessiz sedasız çıkıp gelen o adam yine havanın buz gibi olduğu bir günde sessiz sedasız evinin yolunu tuttu. Üstelik gönderiliş şekli de geliş şekliyle aynı. Koltuğunu devraldığı Muharrem Usta’yı da yine bir Asbaşkan ve beraberindeki yöneticilerin darbesi alaşağı etmişti. Yine benzer bir senaryo, yine bir iç anlaşmazlık ve yine Ağaoğlu’nun deyimiyle ‘’Genel kurul talep eden arkadaşların’’ talebiyle gitti şampiyon başkan.

Gönül isterdi ki böyle bitmesin. Şampiyon başkana yakışır bir veda olsun, omuzlarda uğurlansın ama burası Trabzon. Bu coğrafyada hiçbir başarı cezasız kalmaz..

Şampiyon başkana dair söylenecek birçok söz var lakin tüm sözleri tüketmemek adına o sözleri bir başka ana bırakıyor ve günün maçına dair de iki kelam etmek istiyorum..

Öncelikle ilk defa bir iç saha maçında tribünleri bu denli boş gördüm onu belirteyim. Hafta içi taraftar Ahmet Ağaoğlu’na teşekkür koreografisi yapacak söylentileri gerçek olsa ipleri çelecek sayıda adam maraton tribünde yoktu dersem abartmış olmam herhalde.

İlk yarı için konuşacak olursak eğer; Tribünler ne kadar nahoş ise sahadaki oyun da bir o kadar hoştu diyebiliriz. Özellikle Abdülkadir Ömür kariyer müsabakasına çıkmış gibiydi. Özellikle ilk yarı Trabzonspor hucüm planlarının tümünün merkezinde o vardı. Bu sürede iki topu direkten dönen 10 numaraya Maxi Gomez’de güzel oyunuyla eşlik etti.

Bu yarıda Trezeguet'nin sakatlanıp çıkması dışında sahada herhangi bir olumsuzluk gözüme çarpmadı.

İkinci yarı ise ilk yarının tersi gibiydi. İlk yarı sonu iyi bir enerji ile soyunma odasına giden Fırtına sanki üzerinde ölü toprağı ile döndü sahaya. Bu düşük enerji ve  temposuz oyun sezon başından bu yana basit hatalarla savunması alarm veren Fırtına için malumun ilamı gibiydi.

İki basit adam paylaşım hatasından yenilen iki basit golle göz açıp kapayana kadar Trabzonspor 2-0 geriye düştü. Gollerden sonra uzun süre bir panik hali ve ne yaptığını bilmeme durumu gördük sahada. Yenen gollere Trabzonspor’un reaksiyon göstermesi 40 dakikayı buldu.

82 de Yusuf farkı bire indirdiğinde hala maçı çevirmek için yeterli süre vardı aslında. Lakin beceriksizlik, panik ve son vuruşlarda yetersizlik skoru dengelemeye engel oldu. 36 maçlık yenilmezlik serisi de umutlarımızla birlikte tarih oldu.

Yazımın başında Ahmet Ağaoğlu için kullandığım Jul Sezar’ın “Veni, Vidi,Vici” sözü ligin en düşük bütçeli takımı ile Trabzonspor’u evinde mağlup eden Ümraniyespor için de doğru bir betimleme olur diye düşünüyorum.

Geldi, Gördü ve Yendiler,Hemde bileklerinin hakkıyla