Trabzonspor U19 Takımı finalde Samsunspor’u 3-2 mağlup ederek Türkiye Şampiyonu oldu.Elbette çok büyük bir başarı. Yöneticisinden teknik adamına ,futbolcusundan masörüne, malzemeciesine kadar herkesi kutluyorum.
Bu arada hem de düşünüyorum; Bu takımda bir Poyraz Efe var forvet.
Leblebi gibi gol atılyor, ayrıca fiziği, kimyası da yerinde..
O’nunla aynı yaştaki Arda Güler Real Madrid gibi Dünya devinde forma giyiyor.
Yine yaştaşı Semih Kılıçsoy Beşiktaş’ta banko oynuyor..
Bizim Poyraz’da bir maçta 5 dakika forma bulup onda da gol atmıştı ama mükafat olarak geri gönderilmişti.
Aslında U19’da A takıma bu gün koysan şakır şakır oynayacak çok yetenekli başka gençler de var.
Mesela kanat oyuncusu Abdurrahman Bayram, sağbek Oğuzhan Yılmaz ,stoper Salih Malkoçoğlu, sol kanat Zekeriya Bulut,orta saha Ömer Faruk ...
Yani var oğlu var..
Var da; böylesine iddiasız bir dönemde bile 5-10 dakikada olsa A takımında forma yüzü göremeyen bu çocuklar yukarı ne zaman , nasıl sıçrayacak?
Hatırlıyorum da, bir FB maçı öncesi sakatlıklar yüzünden kadro sıkıntısı yaşayan rahmetli Özkan Abi (Sümer) TS amatör takımından solbek Şenol Ustaömer ile santrafor Ttuncay Soyak’i hiç tereddütsüz ilk 11 de sahaya sürmüştü de , 1-1 biten maçtan sonra ikisi de bir daha takımdan çıkmayıp bonkolaşmıştı..
İdda ediyorum şimdikiler o dönemlerde alttan gelip sonrasında yıldızlaşan oyunculardan bile çok daha yetenekli..
Ancak en büyük talisizlikleri şu: O zamankilere Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer, Sadi Tekelioğlu gibi hocalar korkmadan forma verip sürüyordu sahaya..
Şimdikiler ise A takımın maçlarını tribünden ya da TV ’den izliyor..
Onu bunu bilmem.
Uğurcan’da giderse ‘Futbolcu fabrikası, futbolcu beşiği’ dediğimiz Trabzon’un takımı Trabzonspor , Trabzonlu futbolcuya hasret kalacak.
Al sana beşik.
Salla.,salla dur!..
9 başlı canavarla dövüşmek yok mu?
Yıllardır 1.Lige yükselmek için yoğun çaba emek ve para harcayen 1461 Trabzon FK
sezon başından beri zirvelerinde dolaştığı 2.Lig Beyaz Grubu 4. Sırada tamamlayarak Play-Off grubunda yer aldı ve ilk maçında da Ankaraspor’u eleyerek 2. Tura kaldı.
Kırmızı-Lacivertliler bu turda karşılaştığı Yeni Mersin İdmanyurdu ile de deplasmanda 0-0 berabere kalarak rövanş için büyük bir avantaj elde ettiler.
Diyelim ve temenni edelim ki; temsilcimiz Ankaraspor’dansonra Mersin’i de saf dışı bırakıp çıksın 1.Lige diyeceğiz ama diyemiyoruz.
Zira ne çıkması bu daha başlangıç..
Sonra grup ikincisi Vanspor ile kapışacak.
Yani ondan sonra çıkacak öyle mi?
Yok ya, ne gezer!..
‘Yok öyle yağma’ diyor TFF’’nin yetkilileri ..
Şimdi de seninle aynı yollardan geçerek 5 maç sonunda 3 takımı eleyen Kırmızı Gruptan çıkanla final oynayacaksın..
O’nu da yenersen ancak 1.lige yükseleceksin!..
Yahu ben yazarken yoruldum yolu bu kadar uzatıp, zorlaştırmak niye?
Bu çok yanlış statü ile 2.Lig’den Birinci Lige yükselmek, Ziraat Türkiye Kupasını kazanmaktan bile zor..
Oldu olacak bir de güreş ekleyin en sonuna ..
Finali kazanan ayrıca 9 başlı canavarla güreşsin,eğer tuş yaparsa ancak çıksın 1.Lige ..
Sayı ile galibiyeti de saymayın.
Futboldan gelmeyen, şu ya da bu ilişkilerle o koltuklara oturup futbolumuzu yönetenlerin amacı bu tür iddialı takımlara destek olan az sayıda kimse ya da kuruluşu soğutup kaçırmak mı?
Zaten bu yüzden ‘Lanet olsun’ deyip birer birer bırakıyorlar bu işin peşini.
Sen de git BAL’da , amatörde topla takımların leşini..
He sıkıntı ya..
Sanki peri padişahının kızını verecekler!..
BİZE DE Mİ LADES! ?
Süper Lig'de daha önce Trabzonspor’da da forma giyen Portekiz asıllı Gine vatandaşı stoper Edgar Le Romanya ekibi Dinamo Bükreş'e transfer olduktan 3 ay sonra bazı maçlara kendisi yerine ikiz kardeşi Edelino Le'yi göndermiş ve O ‘da en az 5 maçta forma giymiş..
Şimdi, şampiyonluk sezonunun 4. Haftasında Akyazı’da 2-2 biten Galatasaray maçında verdiği saçma geri pasıyla Trabzonspor’a gol yedirten Edgar sandığımız kişi de , acaba ikizi miydi?
Doğru söyle Edgar; Bize de mi lades!
HOP HOP ALTINTOP!
Almanya'da yetişmiş eski millî futbolcu şimdilerde Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi ayrıca A Milli Takım Sorumlusu Hamit Altıntop,"Futbolda benim Türkiye'ye ihtiyacım yok, Türkiye'nin bana ihtiyacı var." demiş.
Kızıyoruz ama ,aslında iyi de etmiş!..
Sen, 90 milyona dayanan Türkiye’den buraya birini layık görmez de kendisini bulunmaz Alman Kumaşı sanan ithal bir uzman! getirirsen, o da atar havasını..
‘ Ya, sen ne diyorsun?’diyecek birileri çıkana kadar!..
RESTORASYONUN YAPIMINI GEÇECEK!
Restorasyonu yılan hikayesine dönen Kostaki Konağı’nda şehrimizin gelmiş geçmiş en zengini olarak bilinen Trabzonlu banker ve iş insanı Konstantinos Theophylaktos ve ailesi yaşamaktaydı.Günümüzde Trabzon müzesi olarak bilinen, geçmişte Kız Sanat Okulu olarak da hizmet veren , halk arasında Kostaki Konağı ya da köşkü olarak bilinen yapının inşaatı 8 yıl sürmüş ve yapımında büyük ölçüde İtalya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’dan getirilen malzemeler kullanılmıştır.
GEL DESEN DE, GELMEZ Kİ GERİ..
İnsanların üst üste ,alt alta beton binalara dikey yaşama hapsedilmediği,
tamama yakını bir ya da iki katlı bahçeli, meyve ağaçlı, kimisi tavuklu ,kümesli , ama hepsi pencere pervazları vita kutularından rehaler saçan karanfillerle, güllerle ,aslanağzılarla doluşmuş, sokak kapılarının üzerinden sarkan hanımellerininin etrafa mis gibi kokular yaydığı yatay yaşamın hüküm sardüğü Trabzon günlerinde, hafta sonları çok önemliydi.
Pazar günü yaklaşınca dolmalar sarılır , börekler, çörekler yapılır, salıncak ipleri, toplar, piknik tüpleri, tavalar kap kacaklar hazırlanır, çalmasını bilen sazını ,darbukasını yanına alır, daha çok ‘Hos’ denilen havalanına deniz kenarına, Değirmendere’nin yanları çimenlik olup ağaçlarla kaplı olduğu , aralarında mısır tarlalaları ve meyve ağaçlarının da bulunduğu Hacı Mehmet denen kısmına , ya da Soğuksu’ya, köşke çıkılırdı çoluk ,çocuk 3- 5 aile birlikte..
Hiç unutmam Hacıkasım’dan çok güzel ud çalan bir amca gelirdi eşi ve kızlarıyla. Millet sarıp etrafını dinler, şarkılara de eşlik ederdi bazıları..
***
Buralara gitmek için de çoğunlukla Meydan’da Özgür Otelin karşısında, parkın üst kısmındaki durakta müşteri bekleyen taksilerden alınırdı
10 lu yaşların başında taksi almaya beni gönderirlerdi çoğu kez..
Chevrolet mi ,Pleymut mu ne yazardı yanında geniş ve havalı bir arabayı seçerdim hep, eğer oradaysa..
İçine çok kişi sığar,hem de yaylana yaylana öyle bir giderdi ki..
Şöförünün ismini bilmezdik ama ,rahmetli babaannem sık sık tembihlerdi giderken, ’O sarı uşağın taksisini al ‘ derdi.
Ey gidi günler,ey gidi insanlar.
Anılarından bahsedince çocuklarımızın ‘Baba film mi anlatıyorsun?’ dediği o güzel günlere selam olsun.
Not: Facebookta yukarıdaki durak fotoğrafını görünca aklıma gelenlerin bir kısmını dökelim dedik kağıda..