Kayserispor müsabakası tüm gerçeklerin yüzümüze vurulması açısından bence çok önemliydi. Sorunun sadece hoca olmadığını, kadro planlamasının da yanlış yapıldığını, atletik performans antrenörlerinin de takımı hazırlama noktasında eksik kaldığını görmüş olduk.

Birçok yerde eksik olunca aslında çok kilit bir yerde eksik olduğunu anlıyoruz.

Futbol aklı. Kulübün teknik direktörden bağımsız kurumsal bir futbol aklı olmadığını ya da yetersiz kaldığını gördük

Mevcut yönetimin futbol aklının transfer planlamasında da, hoca tercihinde de, oyuncuları fiziksel ve mental olarak lige hazırlayacak profesyonelleri seçme noktasında da sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.

 

Modern futbol adamlarına sırtını dönerek, camianın dinamikleri ile inatlaşarak, ahbap çavuş ilişkileri ile kulüp yönetilince sonuç böyle oluyor. Transferlerin kalitesi şampiyonluk yarışına ortak olmaktan uzak, Avcı’nın kadroyu ne hale getirdiği belli, atletik performanslar zaten yerlerde sürünüyor. Şenol Hocanın deyimiyle “Yanından rakip oyuncu geçen Trabzonsporlu oyuncu sakatlanıyor”

 

Soru şu; Avcı döneminde Şenol Güneş ya da benzeri bir futbol aklı sportif direktör olarak kulüpte görevlendirilmiş olsaydı Avcı ve ekibi bu vasat transferleri yapabilir miydi? Mevcut eldeki oyuncuları çöpe dönüştürebilir miydi?

 

Herkesin ‘Tabi ki yapamazdı’ dediğini duyar gibiyim. Peki o zaman buradan ne çıkar, yönetimin futbol aklı hem tercihte hem de kontrol noktasında yetersiz mi kalmış.

Defaatle söyledim, yazdım, anlattım. Linçlenmem, ötekileştirilmem yanıma kâr kaldı. Bir kısım kiralık kalemler ve çok takipçili hesaplar bu sürecin en büyük müsebbibidir. Yönetimi yanlışlarını dahi alkışlayıp, bu yanlışları eleştirenleri hedef göstererek yarattıkları suni olumlu hava yönetimin hatalarını görmesinin önüne geçti.

Şimdi yine aynı kişiler gidene sallayarak günü kurtarma yolunu seçiyor, tüm kusur giden hocadaymışçasına yanlış bir algı ile yönetimin kendi içerisinde otokontrol mekanizmasını işletmesinin önüne geçiyorlar.

Trabzonspor’da bir değişim yaşanacaksa, bu değişime Ertuğrul Doğan en yakınındakilerden başlamalıdır.

Hiç o karakterde bir hoca olmamasına rağmen Şenol Hoca, saha içiyle ayrı saha dışıyla ayrı meşgul oluyor. Lakin şöyle de bir gerçek var ki; saha sonuçlarının yani galibiyetlerin eşlik etmediği yapılanma vahim sonuçlar doğurur bunu da bir dipnot olarak ekleyeyim..

Trabzonspor’da genel durum bu, şimdi geçelim gecenin maçına;

Şenol Hocanın kadro tercihinin Abdullah Avcı’dan esintiler sergilediğini söylemeliyim. Yine Mendy’e mecburi stoper görevi verilmiş, orta saha Okay ve Ozan ikilisine emanet edilmiş.

Bu kadro yapısı ve dizilişiyle rakibi baskı altına almak, oyun üstünlüğünü elde tutmak, hücum zenginliği yaratmak mümkün değildi ve öyle de oldu.

İlk 45 dakikada İki tarafın da ileri geri koşuşturduğunu, plan ya da organizasyondan bahsetmenin imkansız olduğunu, savunma güvenliğinin yine büyük gedikler verdiğini, hücumda çoğalamadıklarını gördük. Ligin en zayıf ekiplerinden diyebileceğimiz Gaziantep’e karşı ortaya konulan bu oyun ne bu gün için ne de gelecek için bir ışık vermedi.

Şenol Hoca ikinci yarıya iki değişiklikle başladı. Okay’ın yerine Lundstram, Cihan’ın yerine Draguş oyuna dahil edildi. Oyuncular değişse de oyunda çok bir şeyler değişmedi.

61’inci dakikada Malheiro ile başlayıp Nwakaeme ile devam eden Banza’nın şutunda filelerle buluşan ligin en temiz golü çirkin bir şekilde iptal edildi.

İptal edilen golden sonra Mendy’nin yakın mesafeden kafa vuruşunu Antep kalecisinin çizgiden çıkardığını da ekleyelim.

Süre azaldıkça Şenol Hoca takımı diri tutmak, maçı kazanmak adına birçok hamle yaptı. Hamlelerle oyun üstünlüğünü ele alsa da skor üretmek mümkün olmadı ve maç başladığı gibi 0-0 neticelendi.

5 maç 5 beraberlikle belki de tarihin en kötü lig başlangıcına imza atıldı.

Yönetimin transfer yanlışlarını Güneş hamlesi de artık kamufle edemiyor.

Güneş balçıkla sıvanmaz, sorumlular hesap vermeli..

Geçmiş olsun Fırtına!..