Dışarıda gri bir hava, yerler ıslak ve sürekli bir çise hali var. İçimize işleyen soğuk da cabası. Bu hava şartları oldum olası beni mutsuz etmiştir.

Mutsuzluğumun tek sebebi o değil tabi. Sosyoekonomik şartlar, kapımıza kadar dayanan savaş ve şampiyonluk mücadelesi vermesine alışık olduğumuz Trabzonspor’un içler acısı durumunun da bunda payı var.

Son yıllarda bize hep büyük mutluluklar yaşatan Fırtına için işler hiçte yolunda gitmiyor. Düşme hattı üzerinde gezinen Fırtına için tehlike çanları her zamankinden daha şiddetli çalıyor. Çok nadirdir Trabzonspor’un buralara indiği, güneş tutulması gibi, meteor yağmuru gibi bir şey. Galatasaray müsabakası kaybetmeye tahammülümüzün kalmadığı, ne pahasına olursa olsun kazanılması gereken bir süreçte karşımıza çıktı. Lakin şartlar her gün biraz daha zorlaşıyor. Sakatlara yenileri ekleniyor, her oyuncu bir önceki haftaya nazaran daha formsuz, şansta bizimle beraber değil artık.

Üzerimizdeki kara bulutlar bir türlü dağılmıyor vesselam.

Bu hafta Oynadığımız Galatasaray müsabakası bu sezon belki de kaybetmeyi hiç hak etmediğimiz nadir müsabakalardan biri oldu. Onca sakata, eksiğe rağmen lig lideri Galatasaray’a sahayı dar ettik. Büyük umutlarla transfer ettiğimiz, Romanya milli takımının golcüsü Draguş atmanın kaçırmaktan kolay olduğu pozisyonda topu filelere bıraksa Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı farklı mağlup eden, İngiltere’nin janjanlı takımı Tottenham'a top yaptırmayan, OSİMHEN’li, SARA’lı, MERTENS’li Galatasaray’ı kendi saha ve seyircisi önünde tarumar etmiş olacaktık.

Oyunun geneli için kazandığımız maçı kaybettik diyebiliriz.

Lakin bir özeleştiride yapmak lazım. Eğer Galatasaray gibi bir takıma 3 gol atabilmişsen o maçı kazanmış olmalıydın. Yediğimiz goller Trabzonspor gibi bir takımın yiyeceği goller değildi. Bu maç özelinde takımın hücumsal anlamda sınıfı geçtiğini, savunma anlamında sınıfta kaldığını, savunma oyuncularının dördünün de çok kötü bir oyun ortaya koyduğunu söylemeliyim. Ek olarak 40 yaşındaki Nwakaeme’nin günün en iyisi olduğunu, Draguş’un ciddiyetten uzak oyununun da artık kabak tadı verdiğini de eklemeliyim.

Hakemin hem kartlarda, hem de kararlarında taraflı olduğunu, Galatasaray lehine verdiği penaltının penaltı ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylemem gerek. Benzer faullerde Galatasaraylı oyuncuları ikaz ederken Trabzonsporlu oyuncuların üzerine koşarak gitmesi, çocuk azarlar gibi kart göstermesi gecenin tatsız görüntüleriydi.

Velhasıl bu yıl bizim sınav yılımız olacak sanırım. İyi oynadığımızda kazanmamıza müsaade etmiyorlar, kötü oynadığımızda şans bizimle değil. Bu kan kaybı nereye kadar gidecek bilinmez lakin birileri buna dur demeli. Birileri diyorum çünkü yönetimin bunu yapabilecek gücü ve yeteneği yok. Maç sonu yaptığı zehir zemberek açıklamaların çok daha azını yapan önceki yönetimlerin söylemleri sonrası hakemler düdük asar, federasyonun bacakları titrerdi. Görünen o ki Trabzonspor Başkanının söylemlerinin Türk futbol kamuoyunda bir karşılığı yok en büyük tehlike bu.

Geçmiş olsun Fırtına