İki yıldır, köşe yazısı yazıyorum. İlk defa bu kadar zorlanıyorum. Nereden başlayacağım? Ne anlatacağım? Acı, o kadar büyük, olay o kadar trajik ki… Yaşanan felaketi anlatmaya benim kelimelerim yetmez!

Yetmiyor!

Ateş öyle büyük ki anne baba çoluk çocuk herkesi yakıyor!

İnsanlarla birlikte değerler de yanıyor!

Ateş öyle azgın ki…

Çığlıkları, çaresizliği, duaları içine katıyor!

Ve kahreden sondan geriye, kömüre dönmüş cesetler kalıyor!

Yardım çığlıkları, ağlamalar, yakarışlar, dualar…

Bir de onlar!..

Biliyorsunuz,  bütün sesler uzayda bir yerde birikiyor.

Kaybolmuyor!

Bilim artık öyle diyor.

Ta Adem’den bu yana…

Yaratılan hiçbir şeyin enerjisi yok olmuyor!

Yaşadığımız her şey uzayda bir yerde kayıtlı.

O yer, Kolektif  Bilinç olarak tanımlanıyor.

Yaptığımız iyi şeyler de kötü şeyler de orada.

Ortak bir iyilik ve kötülük havuzu.

Tüm insanlığa ait bir havuz.

Ne yazık ki artık orada; bir otelde sıkışıp kalan, yüzlerce insanımızın çığlıkları da var!

***

Bizim payımıza düşen ne?

Yine acı, yine isyan yine ‘nasıl’ ‘ neden’ soruları!

Bir türlü alınmayan cevaplar!

Hep aynı şeyler, farkında mısınız?

Yine acının etrafında kümelendik.

Sonra ne yaptık?

Sonrası malum.

Sonra yine ayrıştık!

Herkes kendi kümesine döndü.

Birleşip, bir çözüm bulamadık!

Bulamıyoruz!!!

Çözümler ne kadar basitti oysa!

80 kişinin ölmesinin, yüzlercesinin yaralanmasının sebebi  “basit çözümlerin hayata geçirilmemiş olması.”

Çok garip bir ülke haline geldik!

Her şeyi, maddiyatla ölçüyoruz.

Sevgiyi kaybettik.

Eskiden, ‘dini imanı para olmuş’ diye anlatılan insanlar çoğaldı.

Yeni tanımı bile var: ‘Para temelli kodlanan insan!’

Faydacılık, açgözlülük,  insan canını yok sayan iş ahlakı!

Tedbir almak mı?

Hak getire!

Kuralsızlık, ilkesizlik marifet!

***

Geçmiş yıllarda Beyazıt Öztürk Trabzon’a  gelmişti.

Basın toplantısında; şehrimizde turistik bir otelin, yangın merdiveninin  ahşap oluşunu, fıkra anlatır gibi anlatmıştı.

Peki, o günden bugüne, değişen bir şey var mı?

Durumumuz ne?

Fıkralara konu olacak uygulamalar devam etti mi?

Yıllar içinde yapılan oteller, binalar, rezidanslar…

Onlar, mevzuata uygun yapıldı mı?

Denetleniyorlar mı?

Allah korusun, deprem, yangın gibi afetlerde halimiz nicedir?

Biliyor muyuz?