Türkiye’de spor denilince akla gelen vilayetlerden belki de ilki Trabzon’dur. Trabzonluların sporu bu denli sevmelerinde ve bu alanda başarılı olmalarında bazı kişilerin büyük emekleri vardır. Bu kişilerden biri de Hüseyin Avni Aker’dir.
Hüseyin Avni Aker 1889’da Trabzon’da doğmuştur. Trabzon Lisesini bitirdikten sonra öğretmenliğe heves etmiş, Akçaabat, Torul, Sürmene ve Trabzon’da yıllarca başöğretmen olarak çalışmıştır. Birinci Cihan Harbinde, vatan cephelerinin birinden diğerine yedek subay olarak koşmuş, tam dört buçuk yıl savaşmıştır. Kurtuluş Savaşı’na ise üsteğmen rütbesiyle katılmıştır. Böylece iki defa gazi olarak sessiz sedasız cepheden memleketine, Trabzon’a dönmüştür.
(Hüseyin Avni’nin hayatının geri kalan kısmını yakın arkadaşı Mustafa Reşit Tarakçıoğlu’nun sözlerinden öğreniyoruz) Trabzon’a dönen Hüseyin Avni işsiz ve parasızdır. Mustafa Reşit Tarakçıoğlu’nun teklifiyle Trabzon Öğretmen Okulu’nda beden terbiyesi öğretmeni olur. Artık o tarihten yani 1924’den itibaren Hüseyin Avni, Trabzon Öğretmen Okulu’nda, lisede, ortaokullarda, beden terbiyesi öğretmeni, Trabzon’daki spor kulüplerinde başkan, beden terbiyesi bölge asbaşkanı gibi spor işlerinde yapıcı, kurucu, mücadeleci olarak bıkmadan usanmadan yıllarca çalışmıştır.
Hüseyin Avni, kalabalık bir ailenin reisiydi. Trabzon’un işgalinde baba evi yıkılmış evsiz kalmıştı. Milli Mücadeleden döndükten sonra metruk mallardan (boş kalan Rum evlerinden)diğerleri gibi kendisine de bir ev verilmesini istemiş fakat bu isteği kabul edilmemiştir. Hâlbuki o günlerde hak etmediği haldeev veya mal alan birçok kişi vardı. Bu hal kötüsüne gitmiş, canı sıkılmıştı. Kimseye bir şey dememiş, sesini çıkarmamış, dişinden tırnağından kesmiş, tatil aylarında babasından kalma toprağında çiftçilik yapmış ve biriktirmiş olduğu paralarla çoluk çocuğunun oturduğu evi(İncirlik Mevkiinde) meydana getirmiştir.
Hüseyin Avni’nin daima heyecanlı, hep fazlasını yapmak isteyen bir yapısı vardı. Dostları Hüseyin Avni’yi tarif ederken “adeta güneş gibi enerji saçan, kaynayan yanan, ısıtan, aydınlatan bir nur, bir kudret şelalesi gibiydi” ifadelerini kullanırlar. Kimseye dertlerini açmayan bu faziletli memleket evladı her dertlinin derdine merhem olmaya çalışırdı.
Hüseyin Avni, vatan işlerinde münakaşaya ve haksızlığa asla dayanamazdı. Doğruluğun ise meftunu idi. Hüseyin Avni’yi genç, ihtiyar herkes severdi. Yine bu yüksek meziyetlerinden dolayıdır ki, her ölü ancak ailesi ve birkaç dostunu ağlatabildiği halde Hüseyin Avni, kadın, erkek, memur, esnaf, genç ve ihtiyar bütün bir şehir halkını hüngür hüngür ağlatmıştır.
Hüseyin Avni, vazifesine dakikası dakikasına koşar, yolda pek hızlı yürürdü. Ölümü deöyle olmuş, hastalığı ile ölümü arasında bir hafta kadar zaman geçen bu güzel insan, beklenmedik şekilde 25 Ağustos 1944 günü hayata gözlerini yummuştur.Merhumun cenazesi saat 11.30’da binlerce hemşerisinin elleri üzerinde Ortahisar Camiine götürülmüş,namazı kılındıktan sonra vasiyeti üzerine defnedileceği MavlavitaKabristanına defnedilmiştir.
Biz Trabzonlular hayatta iken Hüseyin Avni Aker gibi bir insanın değerini maalesef bilemedik. Yokluk içinde yaşamasına rağmen sesini çıkarmayan bu vatan evladına gereken kıymeti veremedik. Fakat ölümünün ardından Trabzon’da yapılan stadyuma O’nun adını vererekismini ölümsüz hale getirdik. Zira Hüseyin Avni Aker yaşadığı süre boyunca Trabzon’a bir stadyum kazandırmak ve bugün stadın bulunduğu araziyi (şu anda millet bahçesi olan yer) bu amaçla istimlak etmek için çok uğraşmıştı.
Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum.