“Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” der atalarımız. Söz üzerinde değişik yorumlar yapılabilir elbette. Ancak bir gerçek var ki, doğduğumuz günden ölümümüze kadar gerçek dert ortağımız analarımız olmuştur. Bu nedenle Analarımıza vermek zorunda olduğunuz değer her türlü değerlendirmenin üzerindedir. Çünkü bu hak ömür boyu ödemekle bitmez, bitmesi de mümkün değil.

Ana denilince aklımıza ilk gelen annelerimiz olmalıdır. İşte dün “kadınlar günü” etkinliği ile bu özel gün kutlandı. Elbette bu özel günde tüm kadınlarımızın yüzlerinin gülmesini çok arzu ederdik. Ancak geri kalmışlığımızın miskinliğinde ne yazık ki yine değişik mikrofonlara söylenenlerden yüreğimiz cız etti. Bir kere daha anne kalbinin hassaslığına içimiz buruk tanık olduk. Kimi elinde bir deste karanfil evladını ararken, bir diğeri kazada kaybettiği ya da depremde bulamadığı evladını aramakta. Yürek dağlayan bir ortam.

Bir başka yönden bakıldığında sokak ortasında hunharca kadınlarımızın dövülüşü, öldürülüşüne tanık olmaktayız. Onlar netice-i itibarıyla bir anne. Anne olmanın erdem ve gururunu taşımaktalar. Onlara bu kara günlerinde yanlarında olmak bir görev değil, insanlık borcudur. Toplum olarak ezilen, hor görülen, itilip kalkılanın yanında yer almak durumundayız. Yoksa kadın kara zihniyet ve telkinlerin kurbanı olmaya devam edecek, bizdeki emekleri ifade edilemeyecek kadınlarımız heba olacaktır.

Kadının korunması dinimizce de emrolunmuştur: “Kadınlar sizlerin emanetidir” buyurur Kur’an-ı Kerim. Yani bizler deki emeklerinin ödenemeyeceği gerçeğine işaret edilir. Kim hangi niyet ile hangi yönden samimi bir his ile bakarsa baksın kadın gerçekten korunmaya muhtaçtır. Bu onun toplumumuzdaki hukuksal zayıflığından kaynaklanmaktadır.  Meclisimizde dahi kadın vekil sayımız içerisindeki kadın vekil oranımızın çok düşük olması bunun açık göstergesidir. Kadın insanı evrimleştiren bir sanatkardır. Bu nedenle başta rahmetli annem olmak üzere tüm rahmete gitmiş annelerimize rahmet diliyorum.