Hepimizin malumudur ki gazete yazıları belli zaman aralıklarında güncelliğini koruyan metinlerdir. O zamanın dışına çıkıldığında bu yazılar bir anlamda ölür. Fakat Kabahasanoğlu'nun yazıları hem güncel hem de değil. Daha doğrusu bir yönüyle günceller bir yönüyle de kalıcılar. Güncel yazılarda (fıkralarda) bunu başarmak her yazarın harcı değildir. Aradan beş sene geçmiş olmasına rağmen "Kalbim Seninle 61 Kere" isimli kitaptaki yazılar güncelliğini koruyor. Daha doğrusu yazıların muhtevasında ele

Bu hem iyi hem de kötü. Yazar için iyi ama toplum için kötü. Demek ki beş sene evvelki sıkıntılar çözülmüş değil hâlâ aynı meselelerle meşgul oluyoruz. Yazar açısından iyi; çünkü yazar meseleleri ele alırken kendini aktüaliteyle sınırlandırmıyor.

           

Kıymetli dost kalem Bahaettin Kabahasanoğlu iyi ki bu 81 yazıyı "Kalbim Seninle 61 Kere" adıyla kitaplaştırmış. Şayet bu birbirinden kıymetli yazılar kalıcı bir kitap hâline getirilmeseydi, tozlu gazete köşelerinde (sadece belli başlı arşivlerde) kalsaydı yerel kültürümüz ve bölgemiz açısından büyük bir ziyan olurdu. Sonraki nesiller bu yazılarda dile getirilen eksikliklerden veya takdire şayan iş ve eylemlerden haberdar olamazlardı.

           

"Kalbim Seninle 61 Kere" kitabındaki yazılara baktığımızda yazıların çoğunun Trabzon'la ve Trabzonspor'la ilgili olduğunu görüyoruz. Bu aslında hiç de şaşılacak ve yadırganacak bir durum değildir. Çünkü bir yazar düşünün ki tepeden tırnağa kadar yerli kültürle beslenmiş, bu kültürü 7/24 yaşıyor ve yaşatıyor. Böyle bir memleket sevdalısından bunları değil de neleri yazmasını beklerdiniz? Bu, eşyanın tabiatı gereği böyle olmalıydı, nitekim öyle de oldu. Fakat Kabahasanoğlu, Trabzon'u ve Trabzonspor'u anlatırken sıradanlığı aştı, edebî bir üslûp kullanarak meseleleri renkli ve gösterişli bir hâle büründürdü.

           

Yazar Bahaettin Kabahasanoğlu "Kalbim Seninle 61 Kere" kitabının arka kapağında Trabzon'a olan sevgisini (buna tutku dersek daha doğru olur.) bakın nasıl anlatıyor: "Seviyoruz bu şehri. Hem de öyle böyle değil. ‘61’ bizim için bir plakadan daha fazlası. Rengimiz, ruhumuz, her şeyimiz… Başka kentlerde yaşasak bile plakaların sonuna eklemeye çalıştık. Telefon numaralarımızda olsun diye neler yapmadık ki? En ücra köşede bu plakayı görsek... Ya da ‘Bize Her Yer Trabzon’ yazısını… Selâm veririz, çay kahve ısmarlarız. Kırk yıllık dost gibi “Bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sorarız. ‘61’e hastayız. Bu yüzden 61. dakikada yıkılır stadyumlar. Başka takımlarda oynasalar bile 61 sırt numarasını gururla taşır bizim çocuklar. Kırmızı beyazın gölgesinde yaşanan bordo mavi bir aşk hikâyesi bu… Biz sana mecburuz Trabzon, kalbimiz seninle 61 kere. Bahaettin Kabahasanoğlu, Trabzon’dan başlayarak büyülü bir yolculuğa çıkarıyor sizi. Karadeniz’den, yedi bölgemizden ve dünyanın dört köşesinden tadımlık hikâyeler anlatıyor. '61 sana yakışmış Trabzon, sen Türkiye’ye' diyor. Trabzon’u okumanın şimdi tam zamanı… Anlamanın, yeniden fethetmenin…"

           

Ben de eli kalem tutan bir kalem erbabı olarak; bu  şehirde doğan, bu şehirde doyan, 15 sene bu şehirde okuyan, çeyrek yüzyıl boyunca bu şehirde okutan (öğretmen), yıllarca bu şehri anlamaya ve anlatmaya çalışan bir eğitimci olarak büyük bir keyifle okudum "Kalbim Seninle 61 Kere" kitabını. Bazı yazıları birkaç kere sindire sindire okuma ihtiyacı hissettim.

           

Bu kitapta da görüldüğü üzere, görünen o ki eğitimci-yazar Bahaettin Kabahasanoğlu Karadeniz'in kıyıcığında doğduğu ve doyduğu mavi gözlü, yemyeşil elbiseli şehrini seven ve sevdiren, bu şehirle özdeşleşmiş bir kalem olma yolunda hızla ilerliyor. Yazılarını yürek kalemiyle, adeta bir kanaviçe işler gibi, inci inci işliyor satırlara. Duygular dudaktan değil yürekten çıkıyor. Onun için de yürekten çıkan duygular direkt yüreğe intikal ediyor.

           

Eğitimci-yazar Bahaettin Kabahasanoğlu'nun "Kalbim Seninle 61 Kere" isimli kitabını tanıtırken hep Trabzon'u ve Trabzonspor'u merkez alsak da kitapta sadece bu konulara değinilmiyor. Türkiye'den ve dünyadan da pek çok mesele söz konusu kitapta irdeleniyor, kritikleri yapılıyor. Yani demem o ki bu sadece Trabzon merkezli bir kitap değil. Kitapta Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'da kendi konsolosluğunda kaybolması (öldürülmesi) olayından Türkiye'de casusluk yapan Papaz Brunson'un  tutuklanması olayına, Suriye'de yaşananlardan  Merkel, Macron, May ve Madura gibi dünyaya yön vermeye çalışan dünya liderlerine kadar birçok ulusal ve uluslar arası meseleye yer veriyor. Yani yazar çok kere sınırları zorluyor.

           

Yazar Bahaettin Kabahasanoğlu, Yavuz Donat tarzı  kısa ve öz yazıyor. Okuyucuyu sıkmıyor. Yazının posasını ayırıp, özünü okuyucuyla buluşturuyor. Bence fıkra türünde yepyeni bir yol açıyor. Bu yazarın ve yazılarının İletişim Fakültelerinde okutulması gerekir.