Karadenizin en hareketli mevsimidir. Doğudan bölgeye geçici göç etmiş olan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasına yardım edilmelidir. Bu kimin görevidir diye soracak olsanız ben yerel yönetimlerin yani belediyelerindir derim. Onların barınma ve acil gereksinimlerinin karşılanması belediyelerin görebilecekleri bir iştir.
Bölgenin bu hareketli mevsiminde ne yazık ki fındık fiyatları arzu edileni bulmadı. Bakanlığın açıkladığı rakamların bir hoşnutsuzluk yarattığı belli. Çayda da durum böyle oldu. Ancak üreticinin açıklanan bu fiyatları kabul etmekten başka çaresi de yoktur. Fındık taban fiyatının açıklanandan çok daha fazla bir girdisinin olduğu unutulmamalıdır. Bu sıcak mevsimde arzu edilen oranda fındık devşirmek mümkün değildir. Ancak Karadeniz üreticisi açıklanan fiyata fındığını satabilecek mi? Esas olan budur.
Fındık taban fiyatı 130 Lira olarak açıklanmış. Bunun batosa (makinaya) vurulması, kurutulması ve seçilip çuvallanması oldukça zor ve yorucu ve aynı zamanda maliyetli bir iştir. Bir de açıklanan baş fiyata fındığı satmak olanaksız bir şeydir. Kaldı ki, satılan ürün bedelinin peşin olup olmayacağı ise belirsiz. Hele bu yılda tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi üreticiye fındığını tüccara emanete teslim etme martavalına asla itimat etmemeli.
Fındık üzerinde büyük oyunlar oynanmakta fındık fabrikaları teker teker kapanarak ortadan çıktı. Tek hakim kurum var o da İtalyan fındık alımı yapan FERRO şirketidir. Esasen perde arkasından fındık fiyatını belirleyen bu şirkettir. İşlenmiş fındığın paketli satımı 1250-1500 arası değişmektedir. Vatandaştan al 100 liraya sat ona 1500 liraya adı da helal ticaret olsun.
12 Ağustos’tan itibaren randevu alımlarına başlayacak olan TMO kabuklu fındık alımlarına 19 Ağustos’ta başlayacak. FERRO’nun eski fındığı 130 liraya satarken, yenisini bu fiyata satın almasının altında yatan gerçek budur. Şu an 110 lira civarında seyreden fındık alımları bunu göstermektedir. TMO ise her yıl biraz daha küçülerek nerede ise aradan çıktı. Yeniden hortlatılan HES gerçeği ise bu endişeleri daha da artırmaktadır. Türkiye’de bir türlü durdurulamayan birkaç holdingin bu işlerde son derece mahir bir tutum sergilemekte olduğu ortadadır.