Shakespeare’in “dünyanın en romantik şehri” diyerek övgüler yağdırdığı… Antony ve Kleopatra ile Pericles adlı oyunlarında geniş yer verdiği Tarsus…Türkiye için de ilkleri barındırıyor sinesinde.
İlk iplik fabrikası burada açılmış.
İlk elektrik de burada üretilmiş.
Çukurova’nın göbeğinde, Bereketli Hilal’in ucunda…
Fakat tüm dünyanın ezberine sinen şehir, Mersin’e bağlı bir ilçe olarak karşılayacak 2025’i.
***
Tarsus 27 Aralık 2021’de Fransız işgalinden kurtulmuş…
İlçe Kutlama ve Anma Komitesi, hafta boyunca çeşitli etkinliklerle bu hatırayı canlı tutmaya çalışıyor.
Beş yıla yakın bir süre görev yaptığım Mersin’de Özgecan ve Şifacı’yla birlikte kurumsal olarak birçok kitaba imza attığımızdan…
Özellikle de Toros Kaplanı Molla Kerim’den dolayı 23 Aralık Pazartesi günü Tarsus’ta olacağım. Keşke Çukurova için ömrünü veren rahmetli Turhan Uygur için yazdığım DEV ÇINAR da tamamlansaydı ve mezarına götürüp “Turhan Amca, kitabın” diyebilseydim. Gülek’teki yayla evinde de görüşmüştüm, belge örneklerini almama izin vermişti.
Şimdi düşünüyorum da “bazı şeyler yarım kalacak diye üzülme” diye teselli ediyorum kendimi.
“iyi ki yarım kalacak” diye de imzamı atıyorum.
Hiçbir eksiğin kalmamışsa yaşamamışsın.
***
Molla Kerim…
Damarlarında memleket dolaşan bir Yörük Beyi…
Torosları yurt tutan, Çukurova’nın kurtuluşunda adeta destan yazan…
Dağı taşı, dereyi tepeyi düşmana dar eden…
Adının geçtiği yerde soğuk rüzgarlar estiren…
Berdan’la birlikte Akdeniz’e dökülen…
Mezarı bile olmayan bir serdengeçti O.
Tepeden tırnağa kahraman…
Düşman mı girmiş toprağımıza
Kaplan gibi kartal gibi üstüne çökerim
Söz konusu vatansa
Yaşamışım ölmüşüm umrumda değil
Bir mermi gibi sürülürüm namluya
Damarlarımda memleket dolaşır
Emret Paşa’m
Üç yüz yetmiş adamımla birlikte
Çeliktaş Müfrezesi Komutanı Molla Kerim
***
Orta Doğu’nun yeni bir ateş çemberinden geçtiği günlerde…
Savaşı ve ihaneti gören topraklarda…
Toros Kaplanı Molla Kerim’i yazmak ve anlatmak…
Torunu Kerim Çeliktaş, dedesini anlatmıştı bana…
Birlikte köyüne gitmiştik, atını bağladığı ve müfrezesinin adını koyduğu o meşhur taşı görmüş, yürüdüğü patikalarda yürümüştüm.
Evinin müzeye çevrilmesini de konuşmuştuk fakat bu da yarım kalan hayallerimizden biriydi.
Olsun, 103 yıl sonra da olsa bi bakmışsınız beklenen adım atılmış, karar çıkmış.
***
Kitabı yeniden okuyunca…
“Öleceksek bugün ölelim, yarın bir işe yaramayabilir” diyen Molla Kerim’le…
“Çukurova’nın kurtulduğu gün, benim düğünümdür” diyen Karsavuranlı Yusuf’la…
Mersin İdadisi Müdürü Nazım Beyi “Bugün bu okuldan ayrılıyorsunuz, başınıza kötü şeyler gelmesinden endişe ederim” diye tehdit eden Fransız Komutan Anfré ile yeniden karşılaştım.
Ve bir kez daha anladım ki…
Bizi, yıkıldı yıkılıyor sanırlar
Biz, yıkılırken bile yıkarız
Buluruz bir kahraman
Kendi küllerinden dirilen
Buluruz bir yol
Ölümüne girilen
İşin içinden çıkarız
***
“Tüm insanlar kardeştir” sözünü aklımızın bir köşesine yazarken...
Ülkemizin ve bölgemizin bir savaş coğrafyası olmasına izin vermeyelim.
Gençlerimizin “savaşçı” ruhunu da öldürmeyelim.
Bu topraklar için düğüne gider gibi cepheye giden insanlar ne güzel insanlardır.
Sınırlarımızı bekleyen, bayrağımız dalgalansın diye canını feda eden…
Şehit Molla Kerim’in manevi şahsında hepsini minnetle, şükranla, rahmetle selamlıyorum.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun.