Merhum Mustafa Çalık, ilk sayısı 1989 Nisan ayında çıkan Türkiye Günlüğü Dergisi'nin imtiyaz sahibi ve Genel Yayın Yönetmeniydi. Ömrünün son nefesine kadar bu güzide derginin dopdolu bir içerikle ve vaktinde çıkması için olağanüstü gayret etti.
Mustafa Çalık demek Türkiye Günlüğü, Türkiye Günlüğü demek de Mustafa Çalık demekti. Bu ikisi, birbirlerine yapışık ikizler gibiydi. Mim Kemal Öge'den Beşir Ayvazoğlu'na, Şükrü Hanioğlu'ndan Mehmet Ali Kılıçbay'a, Taha Akyol'dan Hüsrev Hatemi'ye, Nevzat Kösoğlu'ndan Durmuş Hocaoğlu'na, Sami Selçuk'tan Nur Vergin'e, Yahya Sezai Tezel'den Ahmet Yaşar Ocak'a, Atilla Yayla'dan İlber Ortaylı'ya kadar onlarca büyük kalem erbabı bu dergide birbirinden güzel ve iddialı yazılar kaleme almıştır.
Üniversitede öğrencilik yıllarımızda "Türkiye Günlüğü" dergisi duygu ve düşüncelerimizin önemli bir referansı ve aynasıydı. Nerede bulursak alır okurduk. Bazen konular seviyemizin çok üzerinde olurdu. Fakat yine de anlamaya çalışırdık.
Türkiye'de düşünce dergiciliğinde çığır açan "Türkiye Günlüğü" adeta bir mektepti. Hatta mektepten de öte bir üniversiteydi. Bu üniversitenin rektörü de hiç şüphesiz ki Mustafa Çalık'tı. Kimler geldi kimler geçti bu üniversiteden. Kimisi talebe kimisi hoca oldu bu yüksek fikir mektebinde. Gerçek anlamda aydın olup da bu mektepte okumayan yoktur.
Vatan sevgisini ve milliyetçiliği önemli bir değer olarak gören ve bu uğurdaki mesaisine hız veren "Türkiye Günlüğü" dergisi belli bir gayenin (davanın) gerçekleştirilmesi için matbuattaki ehemmiyetli yerini almıştır. Derginin ilk sayısındaki “Çıkarken” başlıklı yazıda şu ilkelere vurgu yapılmıştır: “Türk aydınının, ülke ve toplum endişesi taşıyan okur-yazar her Türk gencinin esas meselesi, ilk meselesi, birinci meselesi siyasî çekişme ve kavgalar içinde ömür tüketmek değildir!... İlimdir, tefekkürdür, sanattır, edebiyattır... Araştırmadır, incelemedir, öğrenmedir, düşünme ve düşündüklerini tartışmadır.... Bu dergide içinden çıktığımız toplumun mukaddeslerine saygısızlık etmeyen ve üzerinde yaşadığımız vatan toprağının tamamiyetine kastı olmayan her türden yazı -belli bir fikir kıymeti taşımak kaydıyla- yer alabilecektir. Her ne ad altında ve her ne gerekçeyle olursa olsun, insan hakları, demokrasi, düşünce ve inanç hürriyeti aleyhtarlığı yapan herhangi bir yazıya da “Türkiye Günlüğü”nün sayfalarında yer veremeyeceğimizi ifade edersek “yasaklar” listemiz tamamlanmış olur. Yazılıp çizilen şeylere şu veya bu sebeple karşı çıkan her cenahtan kalem erbabının tenkid ve itirazlarına da belli bir üslûp edebî ve aydın terbiyesine sadık kalması kaydıyla ilgili sayfalarımızın imkânları çerçevesinde yer vereceğiz.”
Özgürlüğüne pek düşkün bir insan olan Çalık, bir dönem Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) uzman olarak çalışsa da bürokrasideki görevini devam ettirmemiştir. Doktorasını yapsa da üniversitelerde uzun vadeli ve kalıcı olarak görev almamış, bir anlamda kendi özgür üniversitesi olan "Türkiye Günlüğü" dergisini çıkarmıştır. Bir anlamda bu kıymetli yayın organını bir çeşit açık üniversiteye döndürmüştür. Cedit Yayınları bünyesinde üç aylık periyotlarla yayımlanan bu entelektüel dergide yüzlerce aydın özgürce kalem oynatmıştır. Bu kıymetli kalemler Türkiye'nin aydınlık yarınları için kafa yormuşlardır.
"Türkiye Günlüğü" dergisi Türk milliyetçiliği çizgisinde yayın yapan, belli bir gündemi olan ve gündem belirleyen akademik ve hakemli bir dergiydi. Bu dergi kültür, tarih, medeniyet, milliyetçilik, demokrasi, cumhuriyet konularını büyük bir cesaretle, milli bir bakış açısıyla ve açık yüreklilikle irdeleyen Türk sağının yüz akı mesabesinde bir yayın organıydı.
Türkiye Günlüğü'nde demokratik bir bakış açısıyla farklı düşünceler de dile getirilebilmiştir. Bu çerçevede farklı fikirlerin kendilerini ifade etmelerine imkân sağlanmıştır. Nur Vergin, İlber Ortaylı, Nabi Avcı, Orhan Türkdoğan, Nilüfer Göle, Mehmet Ali Kılıçbay, Kadir Cangızbay, Süleyman Seyfi Öğün, Hüseyin Çelik, Mustafa Erdoğan, Levent Köker gibi entelektüellerin imzalılarının bu dergide yer alması bunun en büyük delilidir.