Geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi İkinci Dünya Savaşı yılları Trabzon için yokluğun egemen olduğu günlerdi. Zira temel ihtiyaçlarını dışarıdan temin etmek zorunda kalan Trabzon halkı, savaş yılları boyunca gözünü limana gelen gemilerden ayıramamıştır.
Yıl boyu yetiştirdiği mısırı bile ancak 6 ay kullanabilen Trabzonlular senenin geri kalan günleri için gerekli mısırın şehre gelmesini dört gözle bekliyordu. Bu durum diğer ihtiyaç maddeleri olan tuz, şeker, çay, kahve gibi ürünler için de geçerliydi.
Savaş sürecinde yiyecek sıkıntısı çeken Trabzonlular için en dramatik meselelerden biri de, kefen bezi yokluğuydu. Zira savaşın şiddetini artırdığı 1941 yılı sonrasında piyasalarda yaşanan darlık nedeniyle Trabzon’da kefenlik bez dahi bulunamıyordu.
O zamanlarda şehirde dokuma tarzı ürünler Sümerbank tarafından dağıtılıyordu. Fakat çoğu zaman burada da yeterli derecede dokuma bulunamıyordu. Bilhassa uzak köylerden gelen vatandaşlar, Cumartesi ve Pazar günleri, kapısına dayandıkları Sümerbank Yerli Malları Pazarı’ndan elleri boş bir şekilde geri dönüyorlardı.
Bunun önüne geçmek isteyen hükümet, halka bedavadan dokuma tezgâhları dağıtmak durumunda kalmıştı. Böylece hemen her evde kurulacak tezgâhlarla elde edilecek dokumalarla, halkın giyim-kuşam ihtiyacı karşılanmış olacaktı.
Fakat iyi niyetli bu hamlelere rağmen savaş yıllarında temel gereksinimler bir türlü giderilemedi. Zira tezgâhlar dağıtılsa da bu sefer iplik yoktu. İplik olsa bu sefer düğme veya iğne gibi şeyler bulunamıyordu.
Halka tezgâh dağıtarak herkesin kendi ihtiyacını kendisi karşılaması fikri başarısız olmuştur. Gelinen noktada Trabzon halkı, öyle günler görmüştür ki ölülerine dahi kefen bulamamıştır.
Savaş yıllarının olağanüstü atmosferinde bir nebze olsun anlaşılabilecek olan kefenlik bez sorunu, savaştan sonra da devam etmiştir. Öyle ki “Ölülere Kefen Bulunamıyor” başlıklı 1947 tarihli bir gazete haberinde, Sümerbank Yerli Mallar Mağazası’nın perakende satışlara son vermesinin ardından ölülere kefen bulunamadığı, birkaç gün önce vefat eden bir vatandaşın akrabalarının çarşıyı, pazarı aradığı halde 1 metre kefenlik bez bulamadığı ifade edilmiştir.
Bilhassa şehre uzak yerlerde kefenlik bez ihtiyacı daha fazla hissediliyordu. Anılan yerlerden şehir merkezine gelen kişiler acilen elde etmeleri gereken kefenlik bezleri bulamadan elleri boş bir halde köylerine dönmek durumunda kalıyorlardı.
Esasen İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan bu ve bunun gibi yokluklar, savaş sonrasında Türk halkının siyasi tercihlerini şekillendiren başlıca unsur olmuştur.
Savaş yıllarında yaşanan sosyo-ekonomik zorluklara ilave olarak kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayılması, ifade serbestliğinin olmaması, muhalif hareketlerin sindirilmesi gibi gelişmeler de bu dönemin bir başka yüzü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Neticede Türk Milleti savaş sürecinde yaşananların ve yoklukların faturasını iktidar partisine kesmiştir. Özellikle bu dönemde açlık ve sefalet içinde bulunan Türk köylüsü bu dönemde yaşananları referans alarak iktidar partisinden uzun bir süre uzak durmuştur.
Bu durum 1950 sonrası yapılan seçimlerde açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira Türk halkı, kefen bezi bulamadığı, ekmeği karneyle aldığı günleri unutmamış ve bu süreçlerin sorumlularını demokratik bir şekilde sandıkta cezalandırmıştır.