Türk siyasi tarihinin en önemli simgelerinden biri olan “Yeter Söz Milletindir” sloganı 1945 yılı sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde ortaya çıkmıştır.
Mayıs 1945’de İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi dünyada yeni bir düzenin kurulmasını sağlamıştır. Savaştan demokrasi bloğunu oluşturan ülkelerin galip çıkması, tek adamla yönetilen totaliter ülkelerdeki rejimleri tartışmalı hale getirmiştir.
Savaşın son yılında Amerika’da toplanan San Francisco Konferansı’nda demokrasi ilkelerinin hâkim olması yönünde kararlar alınmıştır. Türkiye de bu konferansa katılan ülkelerden biri olarak bu kararın altına imza atmıştır.
Böylece büyük savaş sonrasında Türkiye’deki tek partili rejim de kendini sorgulama gereği duymuştur.
Fakat demokrasiye geçiş sürecini hızlandıran asıl gelişme; Sovyetler Birliği’nin Türkiye’den toprak talep etmesidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında en önemli müttefikimiz olan Sovyet Rusya, savaşta yaşananların bedelini Türkiye’ye ödetmek istiyordu.
1925 yılında imzalanan dostluk antlaşmasını fesheden Sovyetler, boğazlardan üs talep ederken, daha önce Türkiye’ye verdiği Kars ve Ardahan’ı geri istemişti.
Gittikçe artan Sovyet tehdidine karşı ABD’ye ve yaklaşmak isteyen Türkiye’nin nazik durumu Atlantik ötesinde de yakından takip ediliyordu. Nitekim 1946 Nisan ayında ABD’de ölen TC. Büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye getirme adı altında Amerikan savaş gemisi Missouri’nin İstanbul’a gelişi, yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.
Sovyet tehdidine karşın ABD’ye yaklaşan Türkiye, iç siyasetini de yeni düzene göre dizayn etmeye başlamıştır. Zira Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1945 yılında ilk kez demokrasi ve çok partili hayattan söz etmiştir.
Çok partili demokrasiye geçişin son aşamasını ise yeni kurulan muhalefet partileri oluşturmuştur. İlk olarak Milli Kalkınma Partisi ortaya çıksa da fazla ciddiye alınmamıştır.
Asıl muhalefet hareketini ise Celal Bayar ve dört arkadaşı tarafından kurulan Demokrat Parti oluşturmuştur. 7 Ocak 1946 günü teşekkül eden DP, Türkiye’nin daha sonraki 15 yılına damgasını vurmuştur.
DP’nin kuruluşu iktidar partisinde paniğe neden olmuştur. Bilhassa kırsalın desteğini arkasına alan DP, adım adım iktidara gidiyordu.
Bunu durdurmak isteyen iktidar partisi, çareyi baskın bir seçim yapmakta bulmuştur. Muhalefet daha teşkilatlanmadan yapılacak seçim sayesinde gelecek 4 yılı garanti altına almak isteyen iktidara en büyük kolaylığı, o dönemdeki seçim sistemi sağlamıştır.
Açık oy gizli tasnif sistemi ile gerçekleşen seçimlerde birçok yolsuzluk yapılmış oylar kaçırılıp değiştirilmiştir. Seçim sonuçları beklendiği gibi CHP’yi tekrar iktidara taşımıştır. Fakat Demokratlar bu seçimi ve yaşananları hiçbir zaman unutmamışlardır.
DP’nin birinci olağan kongresi işte bu öfkeli hava etrafında Ankara’da toplanmıştır. Büyük bir demokrasi şöleni havası içinde geçen bu kongrede DP’li bazı vekiller, “halkın iradesinin gasp edildiğini” iddia ederek “Hürriyet Misakı” adı altında bir bildiriyi kongrede kabul ettirmişlerdir.
Söz konusu metinde Cumhurbaşkanlığı’yla parti başkanlığının ayrılması, anayasaya aykırı kanunların yürürlükten kaldırılması ve anti-demokratik seçim kanununun değiştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Kongre neticesinde DP, kendine yeni bir slogan bulacak ve 1950 seçimlerine bu anlayışla gidilecektir. “Yeter Söz Milletindir” sloganıyla kitleleri arkasına alan Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimlerde büyük bir başarı kazanarak iktidarı devralmıştır.
Siyasi hayatımızda bugün de kullanılan “Yeter Söz Milletindir” sloganı böylece ortaya çıkmıştır.