Geçtiğimiz günlerde Yomra, Arsin, Araklı ve Sürmene’de 1 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinin ardından gündem sıcaklığını koruyor. Çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.

Maalesef bölgemizde her yıl sel felaketi yaşanıyor. Yaşananlardan ve yapılanlardan kimse ders çıkarmıyor. Ders çıkarmak şöyle dursun, dere kenarlarına yapılaşma ve menfez tıkama tam gaz devam ediyor.

Dere yatakları ve menfezler hep yağmur yağdığında aklımıza gelir daha öncesinde gelmez. Halbuki yağmur memleketinde yaşıyoruz. Her an itfaiye gibi hazır kıta bekleyen iş makineleri ve özellikle mazgal temizleme araçlarımız olmalı. 

Araklı’da yağmur yağarken yerel bir haber kaynağından anbean canlı yayından izliyordum dehşetle. Yağmur başlangıcında civar belediyelerden ya da Trabzon Büyükşehir Belediyesinden oraya iş makineleri gönderilseydi durum çok daha farklı olabilirdi.

Mevsimlerin değişmesiyle beraber bölgemizde de artık yağışlar değişkenlik gösteriyor. Mesela Araklı Tüneli’nin bir ucunda sel felaketi yaşanırken diğer ucunda damla düşmüyor. “Süper hücre yağışları” denilen yağmurlar artık bölgemizde sıkça görülüp hasar bırakıyor.

Bu “Süper hücre yağışları” bulunduğu yerde 1-2 saatte metrekareye tahminlerin üzerinde yağış bırakırken küçük küçük dereler ve tehlikeli su taşkınları anlık oluşuyor. Sahil Yolu yapılırken yukarıdan aşağıya gelen dere yatakları zamanla küçültülmüş ve menfezlerle denize geçiş sağlanmıştır.

Yol yapımında ve yanlış dere ıslahı konusunda menfezler ya tıkanıyor ya da küçülüyor. Hatta kuruyan dere yatakları üzerinde yapılaşma dahi yapılıyor. En büyük yanılgımız da işte burada oluyor. Yomra, Araklı ve Sürmene’de özellikle Sahil Yoluna paralel yapılan ara geçişler ve viyadük kenarlında o yüzden hasar büyük oldu.

Doğayı hunharca kullandık ve katlettik. Yol yaptık, köprü yaptık, menfez geçişlerini yollar güzel olsun diye daralttık. Hatta öyle ki “Dere ıslahı” diye çoğu dereleri kendimiz güya kuruttuk. Ta ki böyle sel ile karşı karşıya kalana kadar da hatırlamadık. Oysa “Doğa verdiğini geri alır.” sözü çok doğru ve acı tecrübelerle söylenmiş bir sözdür.

 “Coğrafya kaderdir.” sözüne pek inanmam aslında. Kader bir tarafa şöyle dursun da doğa olayını afete biz insanlar kendi ellerimizle bile bile çevirmiyor muyuz? Teknoloji gelişse de uyarı sistemlerimiz pek gelişmiyor ya da zamanında olmuyor. Önlem alma konusunda uyarılar kulakta kalırken yaşananlar hafızalardan kolay kolay silinmiyor.

Hep sözde kalıyor ama yine de söyleyelim. Eyvah demeden, geç kalmadan, önlem alalım bilinçli olalım. Hep beraber doğayı koruyalım.

Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.