Fenerbahçe'nin genç hakem Zorbay Küçük'e yönelik akıl almaz tepkisi ve eylemleri 2007'yi hatırlattı. Tarih 12 Ağustos 2007. Yer Hüseyin Avni Aker Stadı.

 Rakip, dönemin güçlü takımlarından Sivasspor. 85. dakikaya 1-0 önde giren Trabzonspor'da tribünler galibiyeti kutlama hazırlığı yaparken Bordo-Mavili bir taraftarın sahaya girip Mehmet Yıldız'a saldırı girişiminde bulunması her şeyi alt üst ediyordu. Tatil edilen maçın ardından Türkiye Futbol Federasyonu mücadeleyi 3-0 Sivasspor lehine tescil ederken, Bordo-Mavililere de 5 maç seyircisiz oynama cezası vermişti. O maçta Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştuk. Biz bu cezaya amenna demiştik. Ya Fener maçında yaşananlara ne demeli? Ülker Stadyumu'nda oynanan maçta ilk yarının bitiş düdüğüyle sarı-lacivertli bir taraftar, hakem Zorbay Küçük'e saldırmaya kalkıştı. Vandal taraftar Fenerbahçeli futbolcuların araya girmesiyle son anda durduruldu. Aynı maçta Trabzonspor'un Yunan yıldızı Bakasetas'a yönelik pet şişeli saldırı ve Uğurcan Çakır'a ilişkin galiz küfürler de televizyon kayıtlarında mevcuttur. Bu durumda TFF'nin nasıl bir ceza vereceği şimdilik muamma. Trabzonspor'un gerçek sahipleri olarak bizler tüm takımların kardeşlik atmosferinde yaşamasından tarafız.

Ama adalet çarkının da göz ardı edilmemesinden yanayız. İrfancan Kahveci'ye yediği kırmızı kartın ardından her türlü provokasyonu yapan Fenerbahçeli liboşlar bu olayların baş sorumlularıdır. Hakemin haklı verdiği bir kart üzerinden ortamı gerip tribündekileri tahrik edip sahaya indirtmenin elbette bir cezası olacaktır. Bizden öneri, dikkatler 2007 yılına yönelsin ve sorumsuzluk cezasız kalmasın. Herkes ederi kadar ceza alsın ki adalet tıkanmasın ve tüm kulüpler bu minvalde davransın.

FENER’İ YAKALAMIŞKEN YENECEKSİN

Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim bu skora. Bir tarafta on kişi kalmış ezeli rakip karşısında arzu ettiğin sonucu alamıyorsun, diğer tarafta rakip takımı ve taraftarını pamuklara sarıp güldürüyorsun. Lig ikinciliği derdine düşen Fenerbahçe evinde beraberliğe sevinen taraftı. Avrupa ve Süper Lig hedeflerine havlu atan sarı lacivertliler Ziraat Türkiye Kupası'ndan da elendikten sonra son barut olarak en azından ligi ikinci sırada tamamlayıp taraftarına zeytin dalı uzatma amacını güdüyordu. İsmail Kartal'ın talebeleri lider Trabzonspor'un karşısına bu amaçla çıktılar. Ama İrfancan Kahveci'nin Siopis'e yaptığı hareket sonrası kızarması tüm bu düşüncelerini rafa kaldırdı.

Nwakaeme'nin golü statta soğuk duş etkisi yarattı. Trabzonspor'un lig tarihi boyunca Fenerbahçe'ye attığı 100. gol Abdullah Avcı'yı hoşnut ederken ev sahibi takım tribünlerinde tansiyonu yükseltti. Adım adım ortam gerilmeye başladı. Esneme gibi nabız yükselmesi de bulaşıcı imiş! Tıp literatüründe bu da varmış meğer! Rakip takımın bir kişi eksikliği ve kazanılan 1-0'lık avantajlı skora rağmen Trabzonspor'un uçuk kaçık ve savruk futbolu devrelerimi yaktı. Fenerbahçe'yi alaya mı aldılar, yoksa böyle mi racon kestiler anlamadık yani. Topu kendi aralarında döndürüp bir iki cılız şut çektiler. Eeee hepsi bu mu? Süper Lig tarihinde 25 yıldır İstanbul'da yenemediğin bir rakiple oynuyorsun, üstelik on kişiler ama savruk ve beyhude futbolu tercih ediyorsun. Fenerbahçe pozisyonlar yakaladı, eşitlik sayısını da Zajc ile buldu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Trabzonspor'da Nwakaeme'nin vuruşunda topun direkten dönmesi benim için pozitif bir eylem değil. Hakemin yaptığı hatalar, gerilen atmosfer de... Ahmetcan Kaplan'ın gole giden topa müdahalesi olmasaydı kim bilir neler yaşanacaktı. Fenerbahçe'yi şu pozisyonda yakalamışsın, evire çevire dövmüyorsun ya yazık! Bu saygısızlık değil, inançsızlık olsa gerek. Trabzonspor'un şampiyonluğa yürüyüş hikayesi zaten kendiliğinden yazılıyor. Nwakaeme'nin Sosa ile sarılıp öpüşmesi, Abdülkadir Ömür'ün Fener taraftarıyla aynı fotoğraf karesinde poz vermesi hoş şeyler ama keşke Trabzonspor taraftarı da şöyle gurur verici bir skorla keyif yapsaydı.


KUMPASIN SAVURDUKLARI

Türkiye'de kurgusal bir gerçek var: Kumpas. Fenerbahçe'nin öncülük ettiği, Galatasaray ve Beşiktaş'ın da güle oynaya rol kestikleri bir hengamenin yapısal örgüt tanımlaması... Maalesef her yıl bu kulüplerden biri şampiyon olmak için ayak oyunlarını eyleme geçiriyor ve maalesef arzu ettiğini alıyor. 2009-2010 sezonunda Bursaspor, 2019-2020 sezonunda ise Başakşehir kulüpleri Trabzonspor'un başkaldırı niteliğindeki ihtilalini tekrarlayıp 'Üç İstanbul'un fiyakasını söndürdüler. 2010-11 sezonunda Trabzonspor'un şampiyonluğunun şike ile nasıl engellendiği arşivlerde ve mahkeme kayıtlarında yüklüdür. Fenerbahçe'nin Trabzonspor'la oynadığı son maçta da bu kumpas sergilenmek istendi. Zorbay Küçük ‘ün çapsızlığı ve babasının verdiği demeçlerle çilingir sofrası kuran Fenerli akıldaneler(!) TFF'yi sürekli hedef ilan ederek algı yaratma peşinde koştular.

Trabzonspor için şampiyonluk kulvarındaki maçın 17. dakikasında Siopis'in ayağına basan İrfancan Kahveci'ye VAR'ın uyarısıyla verilen kırmızı kart Fener'deki kumpasın tutmadığının bariz göstergesiydi. Rakip takımın derdi zaten ligin ilk yarısında oynanan maçın ardından ayyuka çıkmıştı. Buna göre, Trabzonspor şampiyonluk rotasının dışına çıkarılacak ve Fenerbahçe bu kulvara dahil olacaktı. Bu hem Fenerbahçe Başkanı Ali Koç hem de sarı lacivertli sözde köşe yazarlarının akıl oyunlarıyla afişe olmuştu. Yapılan kumpasın ayaklar altına alınması video yardımcı hakem de denilen VAR uygulaması sayesinde oldu. Yıllardır hakem hatalarıyla, baskı, tehdit ve mobbingle prim yapan sözüm ona üç büyükler şimdilerde Süper Lig'i ağlama duvarına döndürdüler. Bakın şu puan tablosuna! Lider Trabzonspor'un 20-30 puan gerisinde depreşiyorlar. İşin gerçeği, hak ettikleri konum bu. Dostoyevski ile nokta koyalım: "Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgar sert esti. Üç tüy düştü şeytandan dünyaya. Biri paraya yapıştı, diğeri mevkiye, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı."

MHK'DEN ŞUT VE GOL!

Uzun zamandır özellikle Anadolu kulüplerinin eyyamcılıkla suçladığı hakemler için darağacı kuruldu. Merkez Hakem Kurulu tarihi bir karara imza attı ve Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Ali Palabıyık, Abdulkadir Bitigen ve Hüseyin Göçek gibi isimlerin de bulunduğu hakemlere kapıyı gösterdi. Zorbay Küçük'ün Fenerbahçe-Trabzonspor maçındaki kararlarıyla özellikle yardakçı İstanbul basını tarafından şimşekleri üzerine çektiği haftada bomba etkisi yaratan bu liste yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Türkiye Futbol Federasyonu'nun uhdesindeki MHK'nin yeni hakem yapılanması kulüplerin inisiyatifiyle mi oldu? Şu sıralar tartışılan konu bu.

 Hakemler konusunda en muzdarip takım Trabzonspor. 2015-2016 sezonunda Deniz Ateş Bitnel skandalı hafızalarda halen. Yıllardır kıyım kıyım doğranıp rakı balık sofralarında meze yapılan Trabzonspor'un puan gasbı tablosu VAR uygulamasına rağmen dinmedi. O günlerde gasbedildiğini dağa taşa haykırdı Karadeniz Fırtınası ama her defasında alaya alındı. 2010-11 sezonunda şampiyonluğu şike ile çalınan bordo mavili ekibin bedduası üzerlerine yapışan bu hakemler için karar günüydü önceki gün. Buna göre; Yaşar Kemal Uğurlu, Halil Umut Meler, Atilla Karaoğlan, Arda Kardeşler, Erkan Özdamar, Ümit Öztürk, Mete Kalkavan, Ali Şansalan, Sarper Barış Saka, Zorbay Küçük, Yasin Kol, Volkan Bayarslan, Kadir Sağlam, Mustafa Kürşad Filiz ve Çağdaş Altay'la yola devam kararı alınırken Cüneyt Çakır, Ali Palabıyık, Abdulkadir Bitigen, Fırat Aydınus, Bahattin Şimşek, Burak Şeker, Suat Arslanboğa, Hüseyin Göçek, Mert Güzenge, Tugay Kaan Numanoğlu, Alper Ulusoy, Halis Özkahya ve Özgür Yankaya (Sadece VAR hakemi olacak.) ile vedalaşıldı. Objektif basın camiası olarak hakemlerin ekmek parası için efor sarf ettiğini haykırdık ancak takımları ezerek, katlederek hareket etmelerini asla tasvip etmedik. Artık hiçbir hakem tetikçilik yapamayacak. Türk futbolundaki bahar temizliği umarız milat olur.

DERBİDE KAZANAN ÇIKMADI

Oynadığımız derbiyi beraberlikle bitirdik. Ancak bu bizim için kötü bir sonuç değil. Çünkü Abdullah hocamın da dediği gibi bizim çok kredimiz var. İlk yarının başlarında rakibimiz kırmızı kart yiyene kadar taraftarın da baskısıyla biraz zorlandık. Verilen kırmızı kart ise kesinlikle doğru bir karardı. Siopis’in bacağına basan ve ayağını geri çekmeyen İrfancan bu kırmızı kartı sonuna kadar hak etmişti. Kırmızı kartı yediklerinde oyun bizim elimize geçti ve ardından hemen bir gol bulduk. İkinci yarı başlarında oyunun kontrolü tamamen bizim elimizdeydi. Abdullah hocam da en iyi yaptığı taktiği uyguladı. Geride paslaşmalarla oyun temposunu düşürdü ve rakibi uykuya aldı.

Ta ki onlar bir duran top kazanana kadar… Bence ikinci yarı yine de güzel futbol oynadık. Kazanamadık belki fakat kaçırdığımız birçok gol pozisyonu var. Genel itibarıyla takımımın ortaya koyduğu mücadeleden memnundum ancak gelelim bir başka konuya; Fenerbahçe’nin tiksindiresi taraftarlarına… maçtan önce ve maç esnasında Trabzonspor’umuzun vefat etmiş değerlerine ve futbolcularımızın ailelerine hakaret etmek de ne demek? Bunun hesabını kimse sormayacak mı? TFF bunların hesabını sormayacak mı? Bunlar da yetmezmiş gibi oyuncularımıza saha içine atılan yabancı maddeler ve hepsinden sonra hakeme saldıran bir taraftar! Gerçekten içler acısı görüntüler. Bence bir Fenerbahçe taraftarına yakışan hareketler değil bunlar. Sonuçta yenmek de var yenilmek de. Trabzonspor bugün 15 puan ve Fenerbahçe'ye 20 puan farkla lider. Bu süper lig tarihinde çok nadir görülmüş bir olay. Ben Fenerbahçe taraftarı olsaydım, bu takımı alkışlardım çünkü bunu kabul etmeseler bile gerçekten bileğinin hakkıyla liderliği alan bir Trabzonspor görüyoruz. Ama ne olursa olsun bu mücadelenin kazananı her zaman hakkıyla mücadele eden biz olacağız. OLACAĞIZ DA! EFE KAAN ÖZTÜRK

ZİRVEYE ADIM ADIM

Sosyal ortam Trabzon'un başarılı iki ismini buluşturdu. Trabzon Tatlıcılar ve Pastacılar Odası Başkanı Ahmet Bayraktar ile şehrin eskizleri ve düşünsel akımla yaratıcılık kokan genç fikirli mimarlarından Serkan Öztürk yemekte bir araya geldiler. Nisandaki seçim yarışına hummalı şekilde hazırlanan Bayraktar ile Öztürk'ün beyin jimnastiği Trabzon pidesi ile tatlanırken bu görüntü beğeni rekoru kırdı. Serkan Öztürk geleceğe dair eserleriyle tarihi ve kültürel geçmişini teknolojik örüntülerle harmanlayan şehir için kafa yorarken Ahmet Bayraktar ise saray mutfağı ile günümüz lezzetlerinin kuşatmasında yeni lezzetlerin ayak izlerini sürüyor. İkisi de kendi alanlarında farkındalık yaratıp geleceğin Trabzon'una yön verme eğiliminde. Ve ikisi de zirveyi cansiparane hak ediyor.

DİYOJENLİ CEVAP

Büyüklük yakıp yıkmakla, topla tüfekle, hileyle hurdayla değil halisane kalple gösterilir. Tzu-Hsia'nın dediği gibi, "Bütün mesele, iyi ve büyük görünmek değil, gerçekten iyi ve büyük olmaktır." Makedonya Kralı Büyük İskender Pers İmparatorluğunu fethetmek üzere yola çıkar. Yolu Anadolu'dan geçen Büyük İskender Sinop'a geldiğinde sahilde şarap içen bir ayyaşa rastlar. Askerler, ayyaşı "İskender geliyor, ayağa kalk, önünde eğil" diye uyarırlar. Fakat ayyaş bu uyarılara aldırış etmez.

Askerler ayyaşı bir güzel döverler. Kargaşayı gören İskender oraya gelir ve ayyaşa "Benim kim olduğumu biliyor musun" diye sorar. Ayyaş "Biliyorum" der. Bunun üzerine İskender "O zaman neden benim önümde eğilmiyorsun" diye sorar. Ayyaş, "Sen benim kölemin kölesisin. Sen benim önümde eğil" diye diretir. "Nasıl yani" diye sorar Büyük İskender. Bunun üzerine ayyaş "Sen bu dünya için köle olmuşsun. Bu dünyayı ele geçirmek için yaşıyorsun. Ben ise bu dünyayı kendime köle yapmışım, o yüzden sen benim kölemin kölesisin, sen benim önümde eğil!" Bu cevap İskender'in çok hoşuna gider. "Dile benden ne dilersen" der.

Günümüz dünyasının esiri olan insanları model kabul edersek ders niteliğinde bir kıssadan hisse. Kapitalizmi başlarına taç edip ağababalığına, liderliğe soyunan kimliksiz insanların özellikle futbol dünyasında kimlik arayışına yeltenmeleri ne dramatik bir yara... Kendilerine yeni bir ülkü yaratma arayışında olan kişiliksizler havai ve kof sözlerle bir takımı karalama, aşağılama, yozlaştırma gibi üslupsuz tavır takınarak Kaf Dağı turuna çıktıklarını zannediyorlar. Onlara cevap bizden değil de ünlü filozof Diyojen'den gelsin: Gölge etme başka ihsan istemem.