Allah ülkemizi öyle bir noktaya yerleştirdi ki dünyanın tam merkezi, odak noktası.
Avrupa, Asya ve Afrika’yı birleştiren Türkiye, tarih boyunca göçmenler için bir geçiş ve varış ülkesi oldu.
Orta Doğu'dan, Arap Yarımadasından Avrupa'ya uzanan yoldaki jeopolitik konumu itibariyle üç kıtayı birbirine bağlayan geçiş güzergâhı üzerinde olması nedeniyle sanki yolgeçen hanı olmuş.
İranlısı, Iraklısı, Suriyelisi, Gürcü’sü, Afganlısı, Pakistanlısı, Çinlisi aklınızı neresi geliyorsa herkesin güzergâhı olduk.
Yani, Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika Kıtalarının kesişim noktasında olması, politik ve ekonomik açıdan gelişmemiş devletlerle zengin Batı ülkelerinin arasında bir köprü niteliğinde bulunması düzensiz göçmenlerin, kaçakların, göçeklerin transit güzergâhı olduk.
Allah’ını seven buradan geçiyor.
Ya Türkiye’ye sığınıyor, ya da Türkiye üzerinden Avrupa’ya kaçmanın yollarını arıyor.
Karadan, denizden, havadan neresi ise
Bugün Türkiye’de ikamet eden göçmen sayısını biliyor musunuz?
4 milyona yakın
3 milyon 900 binin üzerinde bir rakam.
Yüzde 90’ı da Suriyeli.
Türkiye'de sığınma, uluslararası koruma veya mülteci statüsü talep eden farklı milletlerden diğer göçmenlerle birlikte 3,6 milyon Suriyeli Türkiye'de Geçici Koruma için kaydolmuş.
1 milyon 774 bini çocuk.
Gerisi yarı yarıya erkek ve kadın.
Yaklaşık 110 bine yakınına da vatandaşlık verilmiş.
Bayramlarda seyranlarda da ülkelerine rahatlıkla gidip bayram sonrası da aynı rahatlıkla dönebiliyorlar.
Yani gidebiliyorlarsa demek ki kendi ülkelerinde kalabilirler demektir.
Ama ne gereği var.
Ekmek elden su gölden haydi Türkiye’ye kafamıza göre takılalım misali.
Devlet nasıl olsa bakıyor, ekmek veriyor, aş veriyor, iş veriyor, hatta maaş veriyor.
İnsanlık adına yapılanlara amenna, diyeceğimiz yok.
Açı doyuracağız, çıplağı giydireceğiz ama hırsızı da kollamayacağız.
Teröriste buyur gel demeyeceğiz.
Canı sıkılan haydi Türkiye’ye diyerek hem de elini kolunu sallaya sallaya geliyor,
Düşünsenize sadece Trabzon’da 6 bine yakın Afganlı yaşıyor.
Türkiye nasıl bir ülke de isteyen istediği zaman elini kolunu sallaya sallaya geliyor. Birileri çıkıp da “dur bakalım kardeşim hayırdır nereye geliyorsun” diye de sormuyor.
Nerden geliyorsun, nereye gidiyorsun
Kimsin, nesin, necisin.
Gerçekten açlıktan, sefaletten mi kaçtın, terörden mi kaçtın, terörist misin diye sorgulayan yok.
Ama Muğla’da, Antalya Manavgat’taki orman yangınlarına yardıma koşan Türk vatandaşına kimlik sorabiliyorsunuz?
Dur bakalım nereye gidiyorsunuz diye sorabiliyorsunuz
Oldu olacak kovid testinin yapılıp yapılmadığını sorsaydınız.
Bakın yazımın başında da değindim Türkiye dünyanın merkezi, odak noktası elbette bunun getirdiği yığınla sorunlar vardır.
Avantajı da var dezavantajı da
Ancak ipini koparan Türkiye’ye gelemez.
Göç dalgasıyla birlikte içeri sızan terör örgütü mensubu sayının az olmadığını biliyoruz, çok yakalananlar da oldu.
Aralarında canlı bombalar bile çıktı.
Ne malum Afganistan’dan, Suriye’den, Irak’tan, İran’dan aynı terör örgütlerine üye hainlerin sızmadığı veya sızmayacağı.
Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen’in patlaması boşuna değildir.
“İran sınırının kapatılmasını istiyorum. İran'a nota verilecek. Gelenleri soruyorlar. Bunlar kim, ulan kim! Nasıl girebiliyorlar buraya, niye İran'da kalmazlar?
Afganistan’ın anasını ağlatacaksınız, NATO’ydum gidiyorum diyeceksiniz. Kusura bakma, benim ülkem senin istasyonun değil! On bin km öteden gelip bu memleketin milletine ayar vermeye kalkma!”
Maalesef böyle bir durum işte.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki abiliğine eyvallah, aça yardım etmeye eyvallah ama ne olduğu belli olmayan insanların, markete girer gibi Türkiye’ye girmesi doğru değildir.