Altyapısıyla ünlü Hollanda ekibi Ajax’ın A takıma yükselteceği oyuncularda aradığı 4 özellik,’Teknik, Zeka, Kişilik ile  Sürat ve  çabukluk  kelimelerinin İngilizce karşılığının baş harfleri  olan ‘TİPS’ şeklinde özetlenebilir.

Daha önce de yazmıştım ama benzer olaylar sık olunca  zaman zaman  tekrarlıyorum.

Eğer bunlardan yoksunsan en fazla 15-16 yaşına kadar ‘Belki gelişim gösterir’ diye sabrederler sonra da seni karşılarına alıp ‘Çok iyi futbolcu olabilirsin, iyi takımlarda forma giyebilirsin, ancak bizimle devam edemezsin çünkü bizim hedeflerimiz çok büyüktür‘ diyerek kapıyı gösterirler..

Ötekiler açık ve net ortada da bu  kişilik faktörünü biraz irdeleyelim.

Burada bahsedilen kişilikten kasıt, çok iyi insan olmak, büyüklerine saygılı küçüklerine sevgiyle davranmak ya da hayvanları korumak vs  gibi özellikler değildir.

Onların değil bir sporcuda, zaten her insanda olması gerektiğini bilirler.

Onların kişilikten kastettiği şudur.

Zor şartlarda doğru karar verebilmek.

Baskı altında ya da tahrik edildiğinde çuvallayıp yanlış yapmamak..

Şöyle bir  örnekle açıklarsak  deplasmanda kritik bir maç oynuyorsan.

Kazanılan korneri çekmek için gerilip rakip seyircinin önüne geldiğinde.

böyle bir şey olabileceğini  düşünüp sana edilen ilk küfürde  tribüne dönüp karşılık vermeyeceksin.

Verip takımını  10 kişi bırakmayacaksın.

Sonra da ‘Ne yapsaydım, ölmüş anama küfretti’ gibi bir savunma yapmayacaksın.

Ne bekliyordun yani.

Tribünden saha çiçek mi vereceklerdi?

‘ Şu korneri iyi çek gol olsun’ mu diyeceklerdi?

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER!

Buradan yola çıkıp  adından başka ‘Süper’ liği olmayan ligimizin bu sezonki durumuna bir bakalım..

Yarışta yalnız kalan Galatasaray ile Fenerbahçe’nin maçlarında ‘Aman bunlara  zarar verecek bir şey yaparım da kabak benim başına patlar’ diye titreyerek çıkan hakemler..

Bunların maçlarında  göze sokulan mertekleri görmeyip  başka takımların çöpü için  saatlerce ahkam kesen, aksi takdirde biletlerinin kesileceğini bilen yorumcular, forumcular...

Bunları bilmeyen, görmeyen, var mı?

Yookk..

Diyelim oradan da geçelim Çaykur Rizespor’un 5 dakikada Ali Sowe’la bulduğu iki golle maçın  hemen başında 2-0 öne geçip  9 kişi kalarak 3-2 mağlup olduğu Fenerbahçe maçına..

Hani o  Süpe Lig kariyerinde ilk kez bir Fenerbahçe maçında  görev yapan, ancak  Çaykur Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut’un maçtan sonra ‘ Bu yönetimiyle bir büyük maçı daha almayı garantiledi’ dediği maça..

‘MADEM ÖYLE İŞTE BÖYLE’ DEMEK VARDI!

Bu tür maçlardan önce yapılan antrenmanlarda, ayrıca  sahaya çıkmadan  ve devre arasında  taktik konuşmalardan önce teknik adamların, onlar unutursa yöneticilerin oyuncularına muhakkak söyleyecekleri şeyler nereyse yan hakemin orta yapıp orta hakemin gol atacağı bu tür maçlarda    tahriklere asla kapılmamaları  gerektiğinin  ısrarla  vurgulamak olmalıdır.

Çünkü futbolumuzun yazılı olmayan kuralarının da birine göre,  onlar assolisttir, diğerleri figüran!

Ve de assolistler ayrıcalıklıdır.

Bu yüzden saha içi ve dışından  gelecek her türlü tahrik karşısında sinirlerine hakim olup  gerekirse dilini dişleyerek  sabrederek  hem maçı 11 kişi tamamlamak gerekir.

Şimdi,10 yıldır şampiyonluk görememiş, bunun için  değil çuvalla kamyon dolusu paralar harcayıp, dünyaca ünlü bir teknik direktörü de takımın başına getirmiş,

Buna rağmen  değil lider olmak  beraberlik halinde bile şampiyonluk için yarıştığı rakibiyle puan farkı 8 e çıkacak bir takım ile  40  bin seyircisinin önünde oynuyorsan,

Üstelik 2-0’da öndeysen ,ilk yarının  6 dakikalık uzatmasının son anında  kullandığı kornerde hem de sarı kartın varken arkadan rakibinin  beline  sarıldığında bunun karşılığının penaltı ve kırmızı kart olacağını bileceksin..

Yapmayacaksın..

Yine, sarı kartlı bir halde oyundan çıkarken  ağır davrandığın gerekçesiyle seni ikaz eden hakeme  dönüp bir şeyler söylersen  bunun O‘na seni oyundan atıp Rizespor’u  9 kişi bıracak bir asist olacağını anlayıp yapmayacaksın..

Ve 90 dakika sonunda sahayı galip ,en azından beraberi terkedip   soyunma odasında ‘Madem öyle ,işte böyle’ demenin keyfini çıkaracaksın..

Taraftarına da bayram yaptıracaksın..

Sonuçta  demem o dur ki ; Zaten fırsat arayanlara verirsen koz, onlar da  hiç affetmez çekerler poz’

O  kadar emek ve  güzel futbol da olur toz...

Geçmiş olsun Rizespor.

Umurım Trabzonspor’un  yıllardır çektiği sıkıntıyı bir nebze de olsa anlamış..

Gönlünüzün tamamını  kendi takımınıza ayırmak gereğini artık görmüşünüzdür..

DUALARIMIZ SENİNLE HAYDAR KARDEŞİM..

Haydar Denizci arkadaşımız has Farozludur.

Aydın, kültürlü, esprili bir kardeşimizdir..

Herkesin de bildiği gibi efsane Ali Kemal Denizci’nin kardeşi Osman Denizci’nin de ağabeyisidir.

O ‘da futbolda  onlar gibi yetenekliydi lakin devam etmedi.

Serhan Asker’in sunduğu ‘Görkemli Hatıralar’ programı Faroz limanında çekiliyorken arkadaşlarının ısrarlı telefonlarıyla hasta yatağından kalktı çekim yapılan alana gitmek için yola çıktı. Yolun karşısına geçerken, eşi ve çocuğuyla  seyreden Afganlı olduğu söylenen bir sürücünün kullandığı motosiklet ile  ezildi.

Söylenenlere göre  üstelik  hem suçlu hem  güçlü! bu şahıs  telefonla bir kamyon insan çağırarak mahalleliyi de  taciz  etmiş.

Sonuçta ağır yaralanan Haydar kardeşimizin hayati tehlikesi sürüyor.

 Çoğu insanın  gördüğü, düşündüğü, söylediği şeyi  biz de tekrarlayalım:

Kara yollarına  çıkmalarına izin verilen bu motorlar  büyük tehlike saçmaya devam ediyorlar.

Beni  dahi sahil yolunun Taka Gazetesinin önüne denk gelen yaya geçidinde  duran bir arabanın önünden geçerken iki kez  ‘Götür’üyordu bu meretler.

Bunlara bir de  motor meraklısı Suriyeli ve Afganlılar eklendi.

Nuri Aydın arkadaşımızın ifadesiyle eğer bu konuda bir önlem alınmazsa ‘Böyle daha çok şoklar yaşayıp  yakınlarımızın, dostlarımızın  kazalarına şahit olacağız.

Sen ne badireler atlatmış , güçlüsün Haydar kardeşim.

Allah’ın izni, doktorların gayreti, dostlarının duasıyla yeniden aramıza döneceksin.

İnşallah.

 FIRFIR DEDE

Gülbaharhatun Mahallesi'nde, kırmızımsı yüzü ve bembeyaz sakalı, jilet gibi ütülü pantolonuyla, nazik ve kibar bir dede yaşardı. Sokaklarda, bazen okul önlerinde küçük bir cam kutuda renkli elmalı şekerleri ve fırfırlarıyla, çocuklara tatlı anılar yaşatırdı. Yaşlı annesiyle mütevazı bir hayat sürerdi.

Onun elmalı şekerlerini tattığımız günler hala damağımızda, aklımızda,hafızamızda.

Fırfır dede.. Rahmetle. (Avni Küçükterzi’den  alıntı)

Şimdi moda Ukrayna

Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle Ukraynalı 80 minik sporcuyu aileleriyle birlikte her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak  Özkan Sümer Akademisinde ağırlayan Trabzonspor bu ülkede büyük sempati toplarken zaten  iyi olan Türkiye-Ukrayna ilişkilerine de artı katkı sağlamıştı.

Sezon başında Ukrayna’nın Zorya Luhansk takından stoper Batagov’u transfer eden Bordo-Mavililer ara dönemde de Shakhtar Donetsk’ten forvet oyuncusu Danylo Sikan ile sağ kanat  Oleksandr Zubkov ile 4,5 ar yıllık sözleşme yaparak takımdaki Ukraynalı sayısını 3 e çıkardı.

Daha önce de aynı ülkeden  4 oyuncusu bulunan Trabzonspor’da böylece forma giyen Ukraynalı sayısı da 7 ye yükselmiş oldu.

Uyumlu kişilikleri ve problemsiz yapılarıyla dikkat çeken bu oyunculardan en akılda kalanı ise  1994-95  sezonunda UEFA Avrupa Liginde  Trabzon’da 1-0 kazandığı maçın rövanşında İngiltere’de 10 kişiyle Aston Villa’yı eleyen Trabzonspor’un bu zaferinde golü atan Orhan’la birlikte  kalede yaptığı kurtarışlarla imza  atan  kaleci Victor olmuştu.