Bana göre camiaların iki görevi vardır. Bunlardan birincisi takıma sahip çıkmak, yani tribünleri doldurmak, diğeri de kulübe sahip çıkmak, yani delege olarak genel kurullara katılım sağlamak..
Hafta sonu bunlara dair gözlemde bulunma şansım oldu. Önce Adana Demirspor maçına gittim. Mahşeri bir kalabalık %95'e varan bir doluluk, koltuklarım kabardı. Taraftar sahip çıkmış takımına dedim kendi kendime..
Pazar günü kahvaltımı biraz erkene alıp koşarak kongre salonunun yolunu tuttum. Cumartesi tribünleri dolduran 40 bin dolayında taraftardan da cesaretle 11 bin delegenin aidatını yatırdığından yola çıkarak 3-5 bin delegenin salonda yerini aldığından zerre şüphem yoktu.
Arabamı park ettim ve etrafı süze süze salona doğru ilerlerken dışarıda 50-60 kişi olmasını geç kalmış olabileceğime ve üyelerin salona girmiş olabileceğine yordum. Hızlı adımlarla salona girdim ki oda ne? Tribünlerde 20-30 kişi, oy kullanma alanında 40-50 kişi, yöneticiler ve medya ile toplasan 150 kişi.
Yazık çok yazık!!
Taraftarın tribünleri doldurup yıldızlı pekiyi aldığı bir haftada genel kurula gelmeyen delege ne yazık ki sınıfta kaldı.
Başkan ile kısa sohbetimde başkanın da bu durumdan muzdarip olduğu puan farkıyla lider bir kadro inşa eden bir başkan ve yönetimi olarak en az 3-5 bin delegenin karşısına geçmeyi hak ettiğini "marifet iltifata tabidir" misali hatta beklediğini anladım.
Haklı da adam!!
Oynayan oyuncuyu alkışla, oynatan hocayı alkışla ama kadroyu kuran, hocayı getiren, parayı bulan, türlü entrikalara göğüs geren yönetimi yalnız bırak.
Olmaz, olmamalı.