Terazide tartılmak zor bir iştir. Bedensel gücünüz bir ölçüm aracıyla tespit edilebilir. Ancak varlığınızı ebedileştirecek olan ruhunuz ve vicdanınızdır. “Ne yap sakın ah alma!” der atalarımız. Bu, beşerin doğruya giden ferahlık yoludur. Zira her şeyi sonunda gerçek anlamda değerlendiren vicdanımıza özgürce teslim olmuyor mu? Tartıyı herkes bir şekilde yapabilir, hatta bir ölçü tespiti de gerçekleştirebilir. Önemli olan ölçeğin değişip değişmemesidir. Kişiden kişiye değişen ölçeğin somut bir inandırıcılığı olamaz. Zaman kendi mecrasında fırlanırken düşüncelerin değişmesi de doğaldır. 

“İşini yaparken kendine en iyileri örnek al, çünkü iyiye öykünmek bütün öğütlerin ortak ilkesidir” söylemi sanırım bu bağlamda dikkate değer olmalı.  Ancak bu sadece iyilere yönelik bir söylem de değildir.   

Nelerden kaçınman gerektiğini öğrenmek için kötüleri de tanımalı ki, ileride atılacak adımlarımızda bir uçurumdan yuvarlanmamamız için yararlı davranışları gerçekleştirmek gerekir. Hani atalar derler ya “bir musibet bin nasihatten iyidir” misali.

İnsan yaptığı iş ile kişilik bulur. Yaptığınız iş sizin değer gramlarınızdır. İyilik yapmak, karşımızdakilerin mutluluğunu düşünmek esasen sizin başınızdaki güzellik tacıdır. Bilgi kutsaldır. Bu kutsallığı sağlayan onun kaynağının güvenirliğidir. Okuyucu yazdıklarınızın güvenilirliğine bakar. Yalanı asla maske olarak kullanmayacaksın. Çift kişilik size saygınlık kazandırmaz. Sadece kadük bir heves yaşamanızı sağlar.

O zaman yaptıklarımızla birilerini pohpohlamaya çalışmaktan ziyade toplumun karanlık dünyasına bir ölçüde ışık tutmak gerekir. Yoksa birilerinin gönlünü bir süre için hoş tutmak için yazmak kamburların güzelliğini tanımlamak gibi bir durum olur. Bu ise bireysel bir egonun tatmininden başka bir şey olmaz. O zaman yapılması gereken zamanın akışında yaptıklarımız ve yazdıklarımızla yüzleştiğimizde en azından içimizdeki sırrı saklayamadığımız vicdanımız ile bir gün mutlaka hesaplaşabileceğimizi düşünerek hepimiz samimi birer masum olacağız. Blondet'nin dediği gibi her gazete okura onların istediği türden sözler satan bir dükkân değildir. En güvenilir doktorlar olsa da bu güven onların ortaya somut şekilde koyduğu ölüm gerçeği ile cesaretimizi öldürüyorlar. Menfaat için değiştirilen kişiliklere iyice bakıldığında tozdur, gölgedir, bir hiçlikle karşılaşırsınız. Menfaate yaslanmış kişilikler şimendiferin kara dumanına karışmış bir siren sesi gibidir.

Dünyada ebedi kalan bir şey asla yoktur. Hepimiz birer emanetçiyiz. Gün gelip emr-i hak vaki olduğunda sorgu-sualsiz tası tarağı toplayıp çekip gideceğiz. Eteğimizdeki sermayemiz sadece amellerimiz kalacak. Geride bıraktıklarımız mirasçılarımızı ilgilendirecek, siz sadece ah ya da mutluluk dolu heybenizle çekip gideceğiz.