1571 yılında Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına giren Kıbrıs, daha sonra yaşanan siyasal gelişmeler sonucu 308 yıllık Türk egemenliğinin ardından, 4 Haziran 1878 tarihinde varılan mutabakat ile İngiltere'ye geçici bir süreliğine verilmiştir.
Fakat İngiltere, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasını gerekçe göstererek 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıklamıştır.
Milli Mücadele’nin zafere ulaşmasının ardından imzalanan Lozan Antlaşması, Kıbrıs Türkleri için yeni bir sayfa açmıştır. Zira bu anlaşmanın 20. maddesine göre Türkiye, Kıbrıs’ın İngiltere tarafından ilhakını resmen tanımıştır.
Bu sırada ada üzerinde gözü olan Rumlar, 1931’de Kıbrıs’ta büyük bir isyan çıkarmışlardır. Görünürde ekonomik nedenlere dayandığı iddia edilen isyan gerçekte Kıbrıs’ın, Yunanistan’a bağlanmasına zemin hazırlamak amacıyla çıkarılmıştır.
Rumlar, 1950 yılında kendi aralarında yaptıkları plebisitte (kamuoyu yoklaması) %96’lık bir oranda Enosis’e evet demişlerdir. Aynı yıl adada yaşanan bir diğer önemli gelişme ise burada bulunan Rum Ortodoks Kilisesi’ne Başpiskopos olarak Makarios’un seçilmesiydi. Bu kişi yıllarca Enosis iddiasının bir numaralı savunucusu olacaktır.
1954’te Türk düşmanlığı ile tanınan Albay Gherghios Grivas, Başpiskopos Makarios’a danıştıktan sonra yer altı gerilla örgütü EOKA’yı (Kıbrıs Savaşçıları Ulusal Örgütü) kurmuş ve adada terör olayları görülmeye başlamıştır.
Bu arada Türkiye ilk ciddi çıkışını 1955 yılında yapmış ve Başbakan Menderes, Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanması gerektiği tezini ortaya atmıştır. Kıbrıs’ın kendilerine geri verilmesini isteyen Türk tarafı, zamanla bu isteğin abartılı olduğu görülünce “Taksim” siyasetine yönelmiştir. Bu arada Kıbrıs’ta yaşayan Türk vatandaşları artan terör eylemleri karşısında Türk Mukavemet Teşkilatını kurmuştur.
Kıbrıs’ın geleceği ile ilgili yaşanan kriz, 1959’da imzalanan Londra ve Zürih Antlaşmaları ile yeni bir boyut kazanmıştır. Zira Kıbrıs Türkleri bu antlaşmalarla yeni kurulan devletin iki eşit statülü kurucusundan biri olmuştur. Ayrıca Türkiye, Kıbrıs üzerinde garantör devlet olma hakkını elde etmiştir.
1960-63 yılları arasında devam eden bu düzen Kıbrıs’ta huzuru sağlayamamıştır. Üstelik Rumlar en başından beri, Türk ve Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne sadık kalmamış, kurulan düzeni Enosis için bir basamak olarak görmüştür.
Bu hedef doğrultusunda 21 Aralık 1963'te; Akritas Planı, Rum çeteleri tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Kıbrıs’ın Türklerden arındırılması anlamına gelen bu plan doğrultusunda Türklere yönelik terör faaliyetleri iyice artırılmıştır.
Kanlı Noel ve devamında yaşanan süreçte EOKA’nın saldırıları sonucu 364 Türk vatandaşı şehit olmuştur.
1974 yılında Kıbrıs’ta darbe yapılmış ve Yunanistan’ın desteğini arkasına alan EOKA lideri Nikos Sampson, Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleştiğini açıklamıştır. Türkiye ise bu oldubittiye seyirci kalmayacağını açıkça ortaya koymuştur.
Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasında yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmayınca Kıbrıs’taki Türklerin varlığının tehdit altında olduğu da dikkate alınarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmıştır.
Kıbrıs Barış harekâtıyla Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhak etmesi engellenirken, Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve yaşama hakkı teminat altına alınmıştır.
Barış harekâtının 50. Yılında hayatını Kıbrıs davasına adayan rahmetli Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ı saygıyla anıyorum. Ayrıca bu dava uğruna şehit olan bütün vatan evlatlarını rahmet ve minnetle yâd ediyorum.