1925 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılışının ardından geçen birkaç yıl içinde Türkiye’deki muhalefet tamamen tasfiye edilmiş Türkiye Cumhuriyeti, tek parti iktidarı ile baş başa kalmıştır.
Ülkede seçimler yapılmasına ve parlamento açık olmasına rağmen sadece tek bir parti yani Halk Partisi siyasi varlığını korumuştur. Böylesi bir durumun doğal sonucu olarak bütün devlet kurumları Halk Partisi’nin kontrolü altına girmiştir. Bunun yanında Tayyare Cemiyeti’nden, Türk Hava Kurumuna, Emekli Sandığı Müdürlüğünden Kızılay’a kadar sivil toplum kuruluşları da tek partinin doğal bir uzantısı haline gelmiştir.
Basın ise tamamen iktidarın kontrolü altına girmiştir. Muhalefet tasfiye edildiği gibi her hangi bir muhalif söylem de yasaklanmıştır. Sendikal faaliyetler ise en aza indirgenmiştir.
Türkiye’de tesis edilen bu tek partili düzen, zamanla bazı sıkıntıların yaşanmasına neden olmuştur. Bu süreçte bilhassa ekonomik sorunlar insanları canından bezdirmiş,1929 krizinin etkileri memleketi adeta esir almıştır. Köylünün malı depolarda çürürken, köylerde insanlar kıtlık tehlikesiyle baş başa kalmıştır.
Bu sırada Avrupa’nın Türkiye’ye bakışının olumsuz olduğunu da ifade etmek gerekir. Zira dış kredi imkânlarını zorlayan Türkiye, Avrupa’dan bakınca otokrasi ile yönetilen bir devlet görüntüsü verdiğinden, kredi muslukları Türkiye için kapalı tutulmuştur.
Bu durum en fazla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’yı rahatsız etmiştir. Halk Partisi’nin halktan kopuk tutumu, ekonomik sorunlara duyarsız kalışı, Cumhurbaşkanını bazı çareler aramaya sevk etmiştir.
Bu vaziyete çare bulmak isteyen Gazi Mustafa Kemal, en yakın arkadaşı ve Paris Büyükelçisi Fethi Bey’den bir parti kurmasını ve meclis içinde Halk Partisi’ni eleştirmesini istemiştir. Türk siyasi tarihine “güdümlü muhalefet” veya “suni muhalefet” olarak geçen Serbest Cumhuriyet Fırkası (Partisi) 1930 yılında bu şekilde kurulmuştur.
Serbest Fırka’nın amacı, iktidarı değiştirmek değil, eleştirmekti. Dışarıdan bakanlara ülkede demokrasi var olduğu izlenimi vermekti.
Gazi Mustafa Kemal, ilk günlerde Serbest Fırka’ya büyük yakınlık göstermiş, kız kardeşini dahi partiye üye yazdırmıştır.
Fakat dışarıya olumlu görüntü vermek için kurulan Serbest Fırka, bir anda halktan büyük bir ilgi görmüştür. 1930 belediye seçimlerinde bazı yerlerde seçimi kazanan muhalifler, iktidara küskün ne kadar kimse varsa bir anda bunların sığınağı haline gelmiştir.
Bu ilgi karşısında ülkedeki siyasi tansiyon yükselmiş, Halk Partisi ile Serbest Fırka arasında gerilimli bir ilişki başlamıştır. Gerilim, 1930 yılında İzmir’de düzenlenen gezide zirveye tırmanmış, Fethi Bey’i İzmir Limanında on binlerce kişi “kurtar bizi” sloganıyla karşılamıştır. Bu gezi sırasında Halk Partisi binası taşlanmış, olaylar çıkmış, polis duruma müdahale etmiş ve 12 yaşındaki bir çocuk, polis kurşunuyla vefat etmiştir.
Otelde çaresizce olayların yatışmasını bekleyen Fethi Bey, Ankara’ya dönüşte Gazi Mustafa Kemal ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Gazi’nin soğuk bir şekilde kendisini karşılaması üzerine olayların da kontrolden çıktığını gören ve memleketin bir anda kardeş kavgasına gireceği endişesi duyan Fethi Bey, Serbest Fırka’yı feshettiğini ilan etmiştir.
Böylece Terakkiperver Fırka’dan sonra ikinci muhalif girişim de başarısız olmuş, Serbest Fırka deneyimi de ancak 99 gün yaşayabilmiş, Türk demokrasisi yapay bir hareket de olsa muhalefetten yoksun kalmıştır. Bu durum 1946’ya yani Demokrat Parti’nin kuruluşuna kadar devam etmiştir.