Mütevazı, Türk Dil Kurumu’nda alçak gönüllü, gösterişsiz olarak tanımlanır. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın da siyasette temel felsefesi buydu. “Asla kibirli olmayacağız, kibir virüsünü kendimize bulaştırmayacağız” diyor her defasında.

8 Ağustos 2017 tarihinde AK Parti Trabzon İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda da şöyle demişti.

 “Maalesef teşkilatlarımızda ve belediyelerimizde, milletle arasına duvar ören arkadaşlarımızın bulunduğunu müşahede ediyorum. Kibir virüsünü kendimize yaklaştırmayacağız. Kibir ve gurur insanoğlu için değildir. Şayet bu virüsün bulaştığı bünyeler varsa onları da süratle temizlemeliyiz”

Tam 7 yıl önce üstelik Trabzon’da böyle konuşmuştu.

Öncelikle şunu belirteyim ki benim değerlendirmem sadece Trabzon teşkilatları için değil AK Parti’nin tüm kadroları için geçerlidir.

AK Parti’nin ikinci adamından tutun da yani Erdoğan’dan sonrasına mahalle muhtarına kadar herkes içindir.

Evet, AK Parti’yi tek başına iktidara taşıyan özelliklerinden biri de kendisini “Kibir” kavramının dışında tutmasıydı.

Taa günümüze kadar.

Aradan geçen 23 yıllık dönemde ne bir şekilde görülüyor ki Erdoğan’ın 7 yıl önce uyardığı “Kibir” mevzuu partiyi bir virüs gibi sarıp sarmalamış ve millet ile aralarında adeta duvar örmüştür.

Neticesini de 31 Mart’ta görmüştük.

Ne yazık ki AK Parti kadroları içerisinde görev yapan yüzlerce belki de binlerce insan kendi eksiğini, kendi defosunu, kendi ataletini (devinimsizlik, tembellik, çalışmadan oturma, gevşeklik, uyuşukluk) kendi hırsını unutup partisine ve davasına zarar vermeye başladı.

Bu sebepledir ki AK Parti ilk kez bir seçim kaybetmiştir.

Milletle bağını zayıflatan özellikle de çıkar ilişkileri içine girenlerin kirlenmesi ile AK Parti bugün büyük zarar görmüştür.

AK Parti demek Türkiye demekti,

Türk milletinin geleceği demekti.

Sırtını halka dayayıp bu günlere gelen ancak vatandaş ile arasında duvar ören, kendilerine ulaşılamayan şahsi menfaatlerini partinin ve ülkenin geleceğinden çok düşünen AK Parti’nin bu kibir abideleri ne yazık ki partiyi erime noktasına götürmüştür.

Daha açık bir ifadeyle sırtını halka dayayarak 23 yıl iktidarda kalan bir partinin mensupları sırtını halka çeviremez, çevirmemeli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2017 yılında Trabzon’daki konuşmasını hatırlayalım. Ne demişti, “Maalesef teşkilatlarımızda ve belediyelerimizde açık gerçeği unutan, milletle arasına adeta duvar ören arkadaşlarımızın bulunduğunu müşahede ediyorum, son zamanlarda bunu üzülerek söylüyorum, görüyorum. Kibir virüsünü kendimize yaklaştırmayacağız, asla, asla. Kibir, gurur onlar insanoğlu için değil, onlar Rabbimize aittir. Şayet bu virüsün bulaştığı bünyeler varsa onları da süratle temizlemeliyiz. Burada şu noktayı altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum, çok açık net söylüyorum, kendi çıkarını partisinin ve davasının üzerinde gören kişi kadar AK Parti'ye düşman kimse yoktur. Her kim ki AK Parti'yi bizden önceki dönemde ülke yönetiminde söz sahibi olan partilerin akıbetine sürüklemeye kalkarsa karşısında önce beni bulur"

Tam da bugünü yaşıyoruz.

Bu noktadayız.

AK Parti’nin halktan daha fazla uzaklaştığını net bir şekilde görmek mümkün.

Eski değerlerini unutmuş partiye kuruluşundan bugüne hizmet eden insanlar aranıp sorulmamış.

Hani, millete efendi olmak için değil, hizmetkâr olmaya gelenlere ne oldu,

Millete efendi oldular.

Daha önce yazmıştım tekrar yineliyorum.

AK Parti kökleri artık gövdeyi taşıyamıyor

Kamburlarından kurtulmalı, kendini mutlak suretle silkelemelidir,

Çürükler ayrıştırılmalıdır

Önümüzdeki kongre süreci çok iyi değerlendirilmeli.

Erdoğan’ın da dediği gibi hiç kimse vazgeçilmez değildir.

Kendi menfaatlerini, memleketin menfaatinden önde tutanlar garaja çekilmeli.

Kimse gücenmemeli, kırılmamalı kimse de kusura bakmamalı AK Parti kendini yenilemeli, kibirden uzak durmalı.

Bunu yapmak zorundadır.

Çünkü yeni bir heyecan ve yeni bir hücre tazelenmesi ile güç kazanmalı.

Buna mecburdur.

Şayet bu değişimi sağlayamazsa hem 2027 hem de 2028 çok zor olur, hatta imkansız olur.