Yıllardır büyük bir keyifle tribünde, sosyal medyada, sokakta dillendirdiğimiz “Paraya karşı emeğin savaşı” mottosu ne yazık ki bu saatten sonra hükümsüzdür, geçersizdir, uygulaması olmayan sözde kalan bir ibaredir, eksiktir.

Peki neden?

Tabi ki emeksiz yemek olmaz lakin günümüz ülke futbolunda sadece emek vererek yarışta kalmak artık mümkün değildir. Türk futbolu öylesine kirlenmiş, adalet terazisi öylesine şaşmıştır ki, emek vererek, sahada kalarak bu kitlelerle mücadele edebilmek imkansız hale gelmiştir. Fenerbahçe, Galatasaray gibi takımlar devletten dönümlerce araziyi bedava zimmetine geçirip, bir müteahhit edasıyla satıp, savıp nakite dönüştürürken Trabzonspor gibi Anadolu takımları mali sorunlar altında inim inim inlemektedir.

Bursa, Eskişehir gibi köklü kulüpler devletten bir kuruş destek alamadıkları için yıllarca transfer yasakları ile mücadele etmek zorunda kalmış ve art arda küme düşerek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.

Anadolu kulüplerinin ensesinde Demokles'in kılıcı gibi duran Fair Play kuralı hoca transferine 40-50, oyuncu transferine 15-20 Milyon Euro’yu bir çırpıda verebilen İstanbul Takımları için hiçbir yaptırımı olmayan iki kelimeden ibarettir. Sistemin defolarını çok iyi bilen bu kulüpler türlü muhasebe hileleri ile fair play kuralını aşabilmekte, Anadolu takımlarının kadro kurduğu paraları bir çırpıda bir futbolcuya ya da hocaya verebilmekte, elini kolunu sallaya sallaya yoluna devam edebilmektedir.

Peki sadece gelir adaletsizliği mi?

Tabiki hayır.

Sadece gelir adaletsizliği olsa ona da razıyız lakin bir de sahada Anadolu kulüplerini kurbanlık koyun olarak gören, İstanbul hegemonyasına mideden bağlı hakemler var. Fenerbahçe, Galatasaray lehine her temasa faul, her tutmaya penaltı çalabilen bu kara gömlekliler iş Anadolu takımlarına gelince kolu kırılana kör, ayağı kopana sağır olabiliyorlar.

Bitti mi? bitmedi

Bir de İnsanların gözünün içine baka baka siyaha beyaz, beyaza siyah diyerek kamuoyunu manipüle eden kendini ulusal medya diye pazarlayan İstanbul medyası var.

Yakın tarihte Trabzonspor’un 3M€’luk transferi için “örtülüden geldi transfere gitti” şeklinde büyük puntolarla yalan haber yapan kitlenin iki ay önce “bankalar birliğine olan borcun faizini bile ödeyebilme kabiliyetimiz yok” diyen Ali Koç’a Mourinho’nun parası nereden buldun diye soramamıştır. Portekiz basınına göre 50 M€ yazılan maliyetin 10,5 M€ olarak borsaya bildirmelerine sessiz kalmalarına girmiyorum bile.

Velhasıl, bunca hile ve hurda ile baş edebilmek için emek yetmez, iyi olmak yetmez. Sahada iyi olmak, tribünde iyi olmak, masada iyi olmak, federasyonda iyi olmak vs.. vs.. Saha içinde iyi olmanın yanında saha dışı oyunları bozabilecek kadar da akıllı olmak gerekir.

Bunun için kalbi Bordo mavi atan her bireye ihtiyacımız var. Trabzonspor camiası tüm dinamikleri ile bir araya gelmeli, Sanatçısı, yazarı, sanayicisi, bürokratı, Gazetecisi ile tek yumruk olmalı ki bu yarışta var olabilsin.

Bireysel mücadeleyle bu savaşı kazanmak mümkün değildir.

Ne Ertuğrul Doğan, ne Abdullah Avcı, nede oyuncu grubu tek başına bu yükü sırtlanamaz, kaldıramaz.

Başarının şifresi ortak akıl, birlik beraberlik, benden söylemesi!

Kalın sağlıcakla