Her geçen gün mantar gibi çoğalan televizyon kanalları gençliği tehdit ediyor. Günümüzde bizi bize yabancılaştıran televizyonların gölgesinde bir kayıp nesil yetişiyor. Televizyon bağımlısı gençler hayattan çekiliyor. Ortalık diziden geçilmiyor. Bu dizilerde çok kere yanlış mesajlar veriliyor. Kadın-erkek arasındaki mahrem ilişkiler uluorta teşhir ediliyor. Çıplaklık sınır tanımıyor. Aşkla cinsellik birbirine karıştırılıyor. Gençlere takdim edilen sözde model insanlar Müslüman-Türk inançlarıyla, gelenek ve görenekleriyle çelişiyor. Düzenlenen içi boş, dışı cilalı yarışmalar vasıtasıyla gençliğin duygularıyla ve hassasiyetleriyle oynanıyor.
Gençliğimizi tehdit eden bir başka tehlike de bilgisayardır. Bilgisayar da tıpkı doktorun elinde şifa olduğu halde, hırsızın elinde öldüren bir araca dönüşen bıçak gibidir. Gençlerin önemli bir kısmı odalarına çekilip saatlerini bilgisayarlarının başında geçiriyorlar. Böylelikle gençlik anti sosyalleşiyor, toplumdan kopuyor. Neticede kimseyle konuşmayan, dertlerini paylaşmayan, içine kapanık bir kuşak doğuyor. Bu durum ilerde ciddi psikolojik rahatsızlıklara yol açıyor. Çocuklarımız bilgisayarlarda daha çok oyun oynuyorlar. Bir kısım strateji oyunları gençleri üç-beş saat bilgisayara kilitliyor. Bilgisayarlarda gençleri bekleyen bir başka tehlike de müstehcen sitelerdir. Bu siteler yarınlarımızın teminatı olan gençlerin ruhlarını karartıyor; insaf, basiret ve izan hissiyatını öldürüyor. Bu hususlarda ailelere büyük görevler düşüyor. Anne-babaların çocuklarını denetim ve gözetim altında tutmaları lazımdır.
Günümüzde dinî duygular ve hassasiyetler rafa kaldırılmak isteniyor. Gençlerin iman boşluğu dünyevî hazlarla doldurulmaya çalışılıyor. Eğlencede sınır tanınmıyor. Ölçüsüzlük ölçü olunca eğlence hayatı uyuşturuyor körpe zihinleri. Rüzgârın önüne atılmış, hedefsiz kuru bir yaprak misali sürükleniyor ümitlerimiz ve hayallerimiz… Batılı hayat denen, ne olduğu belirsiz, bize uymayan bir yaşam tarzı dayatılıyor bize. Bu tarzı benimsemeyenler dışlanıyor, ötekileştiriliyor. Değerlerimizi içine sindiremeyenler hayatlarımıza pusu kuruyorlar.
Zor zamanda yaşıyoruz besbelli… Asrımızdaki insanlar adeta ateşle barut arasında yaşıyorlar. İnsanlık göz göre göre hayat değirmeninde öğütülüyor. İslam’ın ruhunu hayattan çekip koparmaya çalışıyorlar. Pınarlarımızın suyu yukardan bulandırılıyor. Çağın Yusufları, derunu boşaltılmış Züleyhalara kalbini ve ruhunu teslim ediyor. Zamane İbrahimlerinin dünya hevesleri ağır bastığı için ateşlerde yanmayı göze alamıyorlar. Ateşlerde cayır cayır yanan, bedeni ayakta tutan maneviyatlar oluyor. İnsanlık ruh sermayesini alabildiğine tüketiyor.
Günah harmanları her geçen gün biraz daha yükseliyor. Binalar yükseldikçe insanlar alçalıyor. İnsanlık büyük yalnızlığa ve ferdiyetçiliğe sürükleniyor. Çoklu hayatlar tekli hayatlara dönüştürülüyor. Küçüğü, büyüğü asabileşiyor, sevgi ve hoşgörüden uzaklaşıyor. Nefreti ellerimizle besliyor, besili bir düşman haline getirip sevginin karşısına dikiyoruz. Asırların ahlakî birikimi küçük heveslere feda ediliyor. Çok konuşanlar az dinliyor. Okuduklarımıza değil, duyduklarımıza itibar ediyoruz. Hassas meselelerde bile aklı kapı dışarı edip hissî davranıyoruz. Bilgi sermayemiz az olsa da her konuda ahkâm kesiyoruz.
Zamanı bile tersine çevirdik. Gündüzleri uyuyor, geceleri kıymetli vaktimizi televizyonun başında geçiriyoruz. Ulaşım vasıtaları çoğaldı, hızları arttı ama dost ziyaretleri bunun aksine iyice azaldı. Toplumsal iletişim, iletişim vasıtalarının gelişmesine rağmen bir adım ileri gidemedi. Bunun aksine iletişim kopuklukları yalnızlığımızı çoğalttı. Hayatı korku, endişe ve telaş panayırına döndürdük. Ayrıntılara dikkat etmediğimiz için güzellikleri kaçırıyoruz. Ömür sermayesini hoyratça yiyip bitiriyoruz. Ben merkezli hayat, vicdanlarımızı köreltiyor. İnsanlık her geçen gün yaşadığı topluma ve kendine yabancılaşıyor. Kimliksiz ve kişiliksiz varlıklara dönüşüyoruz. Aynadaki suretimizden ürkecek bir görünüme bürünüyoruz.
Hayata hayat katan, onu güzelleştiren, sıradanlıktan ve manasızlıktan kurtaran şüphe yok ki imandır. İman nimetinden mahrum olanlar bolluk içerisinde yüzse de bütün nimetlerden mahrumdurlar aslında. Günümüzde maddî nimetler bol olsa da bereket hâsıl olmuyor hayatımızda. Çünkü hayatımız isyan ve şer bulutlarıyla çepeçevre sarılmıştır. Her türlü sapık inançlar gençliğin imanını tehdit ediyor. Kötülerle iyiler sarmaş dolaş olduğu için farkı fark etmek iyice zorlaşıyor. Gençliğe her gün yeni tuzaklar kuruluyor, bu tuzaklarda insanî ve imanî duygular avlanıyor. Günahlar ferdi tercih olmaktan çıkıp çok kere süslenerek güzel gösteriliyor, bazen dirayetli ruhlara bile toplumsal zorlamalarla kabul ettiriliyor.