Hamsi tezgâhlarda görülmeye başladı. Hamsi, kelime anlamı olarak Hamsin yani eski takvimde 1 Şubattan, 21 Marta kadar olan 50 günlük süre olarak tarif edilir. Hamsin Arapçadan dilimize geçmiştir ve 50 anlamına gelmektedir.

Trabzonlular da ağırlıklı olarak Hamsin günlerinde çıkan balığın adını hamsi olarak koymuşlardır. Bu durumu dile getiren Trabzonlu Âşık Mehmed, “Trabzon denizinde hamsin günlerinde, Trabzon halkının hamsini kelimesini değiştirerek habsi balığı dedikleri küçük bir balık avlanır. Hamsin günlerinde bu küçük balığı avlayanlar, bunu halka duyurmak için sesi 2-3 fersahlık yere ulaşan bir boru öttürürler. Bu sesi duyanlar ölüsü dirisine binip habsi balığı çıkmış deyip başı açık, yalın ayak giderler” ifadelerini kullanmış ve hamsinin Trabzonlular için taşıdığı önemi ortaya koymuştur. Âşık Mehmed gibi hamsinin denizde görüldüğü güne şahitlik eden Evliya Çelebi o gün Trabzon’da yaşananları şu şekilde izah etmiştir:

“Her sene hamsin gününde hamsi balıkları karaya düştüğünde yahut meneksile adlı kayıklarla dopdolu iskeleye geldiklerinde balık dellalları vardır: “Ey muhterun, ey muhterun! Esi cıfatazun, den hurdesin, samur bada taraşa, ey lefte karun, ahm kulup ipsarya, ala pamun, ey Ümmet-i Muhammet ala pamun” derler. Bunun üzerine Çarşı Camii’nde namaz kılan cemaat namazı bırakarak hamsi almak için kıyıya gitmeye başlar hatta “Namaz bulunur amma hamsi bulunmaz!” Hamsi çoğu zaman, et alacak parası olmayan fakir fukaranın da imdadına yetişirdi. Mesela İkinci Dünya Savaşı yıllarında ekmeğin karneyle dağıtıldığı o yokluk günlerinde hamsi, Trabzon halkının başlıca yiyeceğiydi. Mesela 1942 yılında çıkan bir gazete haberinde birkaç gün görünüp sonra ortadan kaybolan hamsi şu şekilde tasvir edilmiştir: “Etin kendini naza çektiği bir sırada, mercan gözlü ince belli, kuyruğu telli hamsi imdadımıza yetişmiş, gözümüzü midemizi doyurmuş ve hasretimizi gidermişti. Fakat bu hal çok sürmedi. Trabzon halkının maşukası, şairlerin peri ilhamı, eczacıların baş ilacı, küplerin aziz mihmarı, tatlı bir rüya gibi göründü kayboldu. Birkaç günlük bayramdan sonra deryamızdan uzaklaşan hamsinin içimizde bıraktığı acı büyüktür.

 Et yükseldi yetiş ey hamsi.” Trabzon halkının temel besin maddelerinden biri olan ve denizde görünmesiyle şehrin adeta havasını değiştiren hamsi, edebiyata konu olan belki de tek balıktır. Zira hamsi ile ilgili en kapsamlı ve derin çalışma Hamamizade İhsan Bey tarafından yapılmıştır. Hamamizade İhsan Bey, 1885'te Trabzon'da doğmuştur. Divan Edebiyatı'nın "divan sahibi" son şairi olarak bilinen Trabzonlu Hamamizade İhsan Bey’in kaleme aldığı Hamsiname, balığa divan yazılan ilk ve tek kitap olarak tarihte yerini almıştır. 1928 yılında eski Türkçe harflerle neşredilen eserde hamsinin edebiyattaki, ziraattaki, nakliyattaki, iktisadiyattaki ve musikideki yeri gibi birçok özelliği kaleme alınmıştır. Trabzon’un kültüründe oldukça önemli bir yere sahip olan hamsinin, modern hayata geçişle birlikte Trabzonlular için taşıdığı anlam da azalmaya başlamıştır. Oysa çok değil bundan 50- 60 yıl evvel hamsi, Trabzon halkının en temel besin maddesiydi. Trabzonlular, pilavından, reçeline, ekmeğinden, tavasına kadar çok sayıda yemeği yapılan hamsinin çıkışını dört gözle bekler, hamsinin çıkmaması veya geç çıkması ise büyük sıkıntıların yaşanmasına neden olurdu.