Her zaman söylerim, şehir olarak ne şehri olduğumuza şehrin yöneticileri, bu şehrin liyakatlileri, tepe yöneticileri, başkanları karar vermeli ve şehri ona göre yönetmeli, yönlendirmelidir.

Yoksa gerisi boşa kürek çekmedir, olduğumuz yerde patinaj etmektir. Şimdiye kadar da eğer, tarım şehri, sanayi şehri, ya da fonksiyonlarına göre başka dikkat çekici bir kent olamamışsak geriye sadece “turizm” kalıyor.

Evet, bu şehir ne şehridir diye sorarlarsa en başta verebileceğimiz cevap turizmdir. Turizm derken de aklımıza ilk Uzungöl, Sümela Manastırı, Ayasofya, Kayabaşı, Hıdırnebi, Sultanmurat Yaylaları gibi destinasyonlar geliyor. Ve bu destinasyonlarda her yerde olduğu gibi bizde de turizm kısıtlı zamanlarda, kısıtlı imkânlarla yapılıyor.

Üç ya da dört aya sığdırılabilen zaman zarfında turizm adına ne yapılıyorsa o. Bütün bir yıla yayılan turizm bizde de yok maalesef. Yıllardır bölgesel olarak turizmi ele almadığımız için şehir olarak, bireysel olarak ne yapılıyorsa odur, ötesi yıllardır olmuyor.

Son yıllarda özellikler cezp edici yeşiliyle, tabiatıyla, yaylalarımızla doğa turizmimiz ön planda. Daha çok Körfez ülkelerinden gelen turistler yoğunlukta. Başta Suudi Arabistan, Katar, Libya, Tunus gibi ülkelerden gelen turistler için buralar kendi tabirleriyle “Cennet”.

 “Arap” diye tabir edilen turistlerimize ise son dönemde değişik bir bakış açısı, değişik bir söylem hâsıl olmuş. “Nereye baksak Arap”, “Araplar her yerde” gibi amiyane tabirle rahatsız edici söylemler bazılarının dillerinde!  Hatta bazı tabelaların Arapça yazılmasından bile bayağı serzenişte bulunanlar var.

Güneyde İngilizce tabelalardan rahatsız olmayanlar, sahillerinde neredeyse her yerde olan Rus turistlerden, alış veriş merkezlerinde bile neredeyse anadan üryan dolaşan Ukraynalı turistlerden rahatsız olmaz da, gelir Trabzon’da şu kısıtlı zamanlarda ekonomiye bir pansuman olacak olan turistler için ağzını yaya yaya “her yer Arap” der durur o bazı zihniyeti bozuklar!

Ülkeye döviz girdisi, ekonomiye can suyundan başka daha ne bekleniliyor bu turistlerden? Bayramdan önce başlayan hareketlilik her alana her sektöre yansımış durumdayken bu değişik söylemlerde bulunanların derdi nedir acaba?

Turizm de bile “ırkçılık” yapacak kadar cahil insanlar var maalesef aramızda. İngiliz’e, Rus’a, Ukraynalıya ses çıkarmaz da gelir ekonomimize can suyu katan din kardeşimize değişik gözle bakar. Kızıyorum böylelerine doğrusu.

Alanı, satanı, gezeni, göreni, yiyeni, içeni kısaca bu işin içerisindeki herkes turisti memnun etmek zorundadır. Her şey elbette karşılıklı ama her şeye de sadece para olarak bakılmamalı. Fakat böylesi “provokatif” söylemler son zamanlarda özellikle Trabzon’u çekemeyen kesimler tarafından özellikle söylenmektedir. Bunlara en güzel şekilde cevap verilmeli, bu kentin turizmine de turistine de en güzel şekilde sahip çıkılmalıdır.

Bu durumda başta şehrin yöneticilerine, ilgililerine çok büyük görevler düşüyor. Turistin sadece parasını değil, gönlünü de alacak her türlü etkinliklere hizmete öncü olmalılar.  Memnun ayrılan her turist daha çok turist demektir. Ve bu turizm hizmet ile başlar sevgi ile büyür. Kalın sağlıcakla.