Osmanlı İmparatorluğu 19’ncu yüzyıla oldukça sancılı bir şekildi girmişti. Devletin başında reformcu kimliğiyle tanınan III. Selim bulunuyordu. Nizam-ı Cedit (yeni düzen) yeniliklerini hayata geçirmek isteyen Selim, gelenekçi yapıyı dikkate almadan bazı adımlar atmaya kalkınca bunu canıyla ödemek durumunda kalmıştır.
Selim’i gözden düşüren olaylar önce başkent dışında yaşandı. Yeni oluşturulan Nizam-ı Cedit Ordusuna asker yazılmak istemeyenler tarafından çıkarılan ve tarihe Edirne Vakası olarak geçen bu ilk ayaklanma sonucunda Selim’in karizması ciddi zarar gördü. Ardından Hicaz’da patlak veren Vehhabi Ayaklanması ise Selim’e vurulan ikinci darbe oldu. İslam’ın halifesi olmasına rağmen uzun süre boyunca Müslümanların can güvenliğini sağlayamayan Selim, başkentte de istenmeyen adam durumuna düşmüştür.
Selim’e tepkilerin arttığı bu süreçte dış politika tercihleri nedeniyle İngilizler, Osmanlı’yı cezalandırmak istemiştir. Çanakkale önlerine ellerini kollarını sallayarak gelen İngiliz Donanması, İstanbul’un dışarıyla bağlantısını kesmiştir. Başkentte günlerce abluka altında kalan halk, temel besin maddelerini bulmakta dahi zorlanır duruma düşmüştü.
Artık halkın gözünden de düşen Selim’in kuyusunu kazan muhaliflerin başında ise Şeyhülislam Topal Ataullah Efendi geliyordu. Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa’nın da desteğini alan muhalifler, o sırada tahta geçmek için gün sayan Şehzade Mustafa’nın da desteğiyle isyan bayrağını açmışlardır.
İsyanı çıkaran gelişme ise yamak denilen askeri gruba Nizam-ı Cedit elbiselerinin giydirilmek istenmesi sonucu başlamıştır. Kabakçı Mustafa önderliğinde gelişen isyan sonucunda Selim’in, Yeniçerilere karşı kurmayı düşündüğü Nizam-ı Cedit Ordusu dağıtılmış ve reformu destekleyenler darağacını boylamıştır.
En yakın arkadaşlarını isyancılara teslim eden Selim, idamları çaresizce izlemek durumunda kalmıştır. Padişahın bu kritik anda ortaya koyduğu zafiyet ve yıllardır sürdürülen zorlu bir uğraşın neticesi olarak büyük maddi fedakârlıklarla kurmuş olduğu sistemi sahiplenmemesi nihayet kendisinin de tahttan uzaklaştırılması sonucunu doğurdu.
Adamları vasıtasıyla baştan itibaren isyanı destekleyen, Selim'e ve Nizam-ı Cedit'e karşı girişilen tertiplerin içinde etkin rol oynamış olan IV. Mustafa tahta çıkarıldı.
Adeta film senaryosu gibi gelişen olaylar bununla da kalmamıştır. Selim’i destekleyen bir grup isyan sırasında Rusçuk’a kaçarak o bölgede etkin bir güç olan Alemdar Mustafa’dan yardım istemiştir. Bunu duyan IV. Mustafa, tahttan indirilen Selim’in ölüm emrini vermiştir. Cellatların elinde uzun süre mücadele eden devrik padişah, boğularak öldürülmüştür.
Selim’in de öldürülmesi ile Osmanlı Hanedanında mevcut erkek sayısı sadece ikiye düşmüştü. IV. Mustafa zekice bir hamleyle hanedanın tek erkek üyesi olarak kendisinin kalması için Mahmut’un da öldürülmesini emretmiştir. Fakat saray halkı, genç şehzadeyi çatıya kaçırarak cellatların elinden kurtarmıştır.
Olaylar bittiği sırada İstanbul’a gelen Alemdar, hemen IV. Mustafa’yı tahttan indirmiş ve daha birkaç saat önce ölümden kaçan genç şehzade II. Mahmut’u tahta çıkarmıştır.
Saltanatı sırasında yaptıklarıyla geride derin izler bırakan II. Mahmut, ilk iş olarak IV. Mustafa’yı ortadan kaldırmış ardından bir süre sonra Yeniçerilerin, Alemdar’ı yok etmelerini keyifle takip etmiştir. Usta politikacı II. Mahmut, gücü eline geçirdikten sonra ise Yeniçeri Ocağı’nı topa tutarak bozulan otoriteyi tekrar tesis etmiştir.
II. Mahmut’un kişisel zaferi ile neticelenen bu süreç ve bu sırada yaşanan sarsıcı olaylar, Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl bir buhrana düştüğünü açıkça göstermektedir.