Birleşmiş Milletler (United Nations-BM), İkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan büyük devletlerin liderliğinde 1945'te oluşturulan bir dünya teşkilatıdır. 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kurulmuştur. Birleşmiş Milletler'in görevi dünyada barış ve güvenliği korumaktır. Uluslararası bir anlaşmazlığa yol açabilecek her türlü çekişmeli durumu soruşturmaktır. Uluslar arasında çekişmeli konu

Birleşmiş Milletler (BM)'in Gazze'de yaşanan acıları durdurma konusunda herhangi bir iradesinin, gücünün ve kararlılığının olmadığı aylardan beri açık seçik görülüyor. Öyle ki katil İsrail, 193 üyesi olan BM'nin yardım deposunu vuracak kadar bu kurumu hafife alıyor. 193 devletin iradesini temsil eden (ettiği varsayılan) BM, Müslümanlar mağdur olduğunda, adının tam aksine Birleşememiş Milletler görüntüsü veriyor. Müdahalesine çok ihtiyaç duyulan böyle bir durumda böyle taraflı davranan bir kurumun varlığı hiçbir şey ifade etmiyor. Onun için BM'nin lağvedilmesi gündeme gelmeli, hatta lağvedilmelidir.

           

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından sonra, başta ABD olmak üzere, Avrupa devletleri Ukrayna'nın yanında yer alarak tek ses, tek nefes oldular. Rus oldukları için dünyaca ünlü sanatçılardan Çaykovski ve Dostoyevski'yi bile bir kalemde sildiler. Rusya'ya çok ağır ambargo uygulayarak ekonomik anlamda elini kolunu bağladılar. Rusya da onlara sattığı gazı kesti. Enerji ihracatını durdurdu. Batılı devletler bundan çok mağdur olsa da Hıristiyan Ukrayna'yı rahatlatmak için bu sıkıntıları sineye çektiler. Fakat aynı Batı ülkeleri Müslüman Filistin halkının çektikleri sıkıntıları, oluk oluk akan kanı, tam karşılığıyla bu korkunç katliamı ve soykırımı görmezden geliyorlar. Mazlumun ve çocuğun Müslüman'ı, Hıristiyanı mı olur? Zulüm kime yapılırsa yapılsın, insan olan herkes ona karşı olur.

           

“Hak”,  “hukuk”,  “adalet” denilen kavramların içlerinin boşaltıldığı bu zulüm çağında dünyada düzeni sağlamaya memur edilmiş Birleşmiş Milletler Teşkilâtı (BM), Lahey Adâlet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası kuruluşların ne işe yaradığını sorsak da sağlıklı cevap alamayacağımızı biliyoruz.

           

Bir buçuk aydan beri Gazze'de insan hakları ve uluslararası hukuk ihlâl ediliyor. Savaşın da bir hukuku ve ahlâkı  olabileceği gerçeği hiçe sayılıyor. Büyük bir barbarlık örneği sergilenerek Gazze halkının elektrik, gıda ve su ihtiyaçlarını gidermesine bile müsaade edilmiyor. Bu da onları toplu olarak ölüme mahkum etmek anlamına geliyor. İsrail'in yaptığı katliam ve soykırım, başta ABD olmak üzere, Batılı devletlerce görmezden gelinerek adeta üç maymun oynanıyor. İsrail'e bir nevi taşeronluk yapılıyor. Böylece güçlünün yaptığı yanına kâr kalıyor. Bu da zalimlerin ileriye yönelik eylem planlarında cesaretlenmesine neden oluyor. Oysa zulme rıza göstermek ve hiçbir eylemde bulunmamak da inancımızca zulümdür.

           

Zalimler birlik oldu da, Müslümanlar oldum olası birlik görüntüsü veremediler. Fındık kabuğunu doldurmayan şeyleri  ayrışma sebebi saydılar. Ayrıntılarda boğularak özü kaybettiler. Aynı dinin mensupları olan Arap'ı ve Acem'i Türk'e düşman ettiler. Böyle acı bir tablonun mevcut olduğu bir durumda "arz-ı mev'ûd'u düşleyen İsrail, Müslümanların (ümmetin) sinir uçlarıyla oynuyor." demek de tuhaf geliyor bana. Zira gelinen bu noktada Müslümanların sinir uçları kalmamış maalesef. Ümmet başıboş, ümmet duyarsız, ümmet şuursuz, ümmet gaflet uykusunda, ümmet sahipsiz, ümmet yitiğinin farkında değil.