Üniversitenin yemekhanesine giren bir öğrenci sıraya girip yemeğini aldıktan sonra tüm masaların dolu olduğunu görünce üniversite profesörünün yemek yediği boş masaya gidip oturmuş.

Bunu gören profesör kaşlarını çatarak öğrencisini baştan aşağı süzerek

“Öküzler ve kartallar aynı masada oturamaz” diyerek öğrencisinin yüzüne imalı bir şekilde bakmış.

Öğrenci biraz duraksadıktan sonra cevap vermiş

“Haklısınız hocam o zaman ben müsaadenizle uçuyorum” deyip gülümsemiş ve masadan kalkmış.

Profesör şaşkınlık içerisinde beklenmedik bu cevabı duyunca içten içe çok sinirlenmiş ama verecek bir cevap da bulamamış.

Öğrencinin simasını aklına yazmış ve bu öğrenciyi kafaya takmıştı.

Öğrencisinin final sınavının başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış,

Sınavdan sonra onun cevap kâğıdını alıp işaret koymuş, cevapları okurken de didik didik incelemiş, her ayrıntıdan puan kırpmaya çabalamış

Ancak öğrenci sınavdaki tüm soruları neredeyse mükemmel bir şekilde cevaplamış.

Öğrenciye bu şekilde haddini bildiremeyeceğini anlayan profesör öyle veya böyle ona mutlaka bir şekilde bir ders vermek istiyormuş,

Sınav kâğıdını göstermek bahanesiyle öğrenciyi odasına çağırmış profesör

Öğrenci profesörün kapısını tıklatıp saygıyla odasına girmiş

Profesör koltuğunda yayıla yayıla otururken çocuk;

“Buyurun efendim beni çağırmışsınız” diye söze girmiş.

Profesör ukala ukala gülerek “Sınav kâğıdını inceledim. Aferin. Sınıfı geçtin. Fena değilsin. Ama gerçek hayat sınav kâğıdı gibi değildir. Sen kendini çok akıllı sanıyorsun. Görelim bakalım ne kadar akıllısın.”

Şimdi sana son bir soru soracağım demiş profesör

Öğrenci merakla soruyu beklerken profesör kendinden çok emin bir tavırla söze girmiş

“Yolda yürürken yerde iki farklı torba bulduğunu hayal et. Torbaların birinde akıl var, diğerinde ise para. Sen olsan hangisini alırdın” diye sormuş.

Öğrenci gülümseyerek yanıtlamış

“İçinde para olan torbayı seçerdim” demiş.

Bunu duyan profesör dalga geçir gibi gülmüş

“Hemen de parayı seçiyorsun. Siz gençler hep aynısınız. Aklınız fikriniz parada. Ben olsam içinde akıl olan torbayı seçerdim” demiş profesör

Profesörün kendisiyle alay etmeye çalıştığını anlayan öğrenci yine gülümseyerek zekice bir cevap vermiş.

“Olabilir tabi efendim. Siz akıl dolu torbayı seçebilirsiniz elbette. Ama herkesin neye ihtiyacı varsa onu seçer. Çok şükür benim aklım var ama param yok. Bu sebeple parayı seçerdim” demiş öğrenci.

Profesör hiç beklemediği bu cevabı duyunca şaşkınlık içinde kalmış ve daha çok sinirlenmiş.

Öğrencinin sınav kâğıdını alıp üzerine büyük harflerle “Öküz” yazmış ve öğrenciye vermiş.

Öğrenci kâğıdını alıp hiç bakmadan odadan çıkmış ancak bir dakika sonra yine kapıyı aralamış ve başını uzatarak,

“Sayın profesör imzanızı da atmışsınız fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz” diyerek kapıyı kapatmış.

Evet, çıkarılacak iki önemli ders var.

Birincisi, Kibir insanı büyütmez aksine küçültür hatta firavunlaştırır. Kibirli insanın basireti kapanır, hakikati göremez. Akıllara durgun verecek derecedeki bu kâinat ona hiçbir şey anlatamaz. İradesizdir. Tevazu insanı büyültür, kibir ise küçültür.

Nerede olursanız olun, hangi makam ve mevkide olursanız olun kibirli olmayın.

İkincisi ise arkadan sağlam bir nesil geliyor. Çok zeki ve akıllı, onlara gerçekten çok güveniyorum, hepimizin de güvenip, inanması ve destek olması lazım.

Mutlu, huzurlu, sağlıklı bir yıl diliyorum.

xxx

Bir dilek tuttum.

Bir dilim daha kestim hayattan.