İnsanları doymak tükenmek bilmeyen bir kazanma hırsı kasıp kavurmakta. Corono virüsü bile bu kadar tehlikeli değildi. Haksız kazanç yolunda her türlü harekete uydurdukları ilkel düşünce kalıplarında haklı bir dayanak oluşturmaya çalışıyorlar. Montesquieu, 1748 de yayınlamış olduğu ‘Kanunların Ruhu’ adlı çalışmasında: “Düşünen ve beni düşündüren kişileri severim” diyor. Ancak yöremiz insanı bir kere mutlak kazanmak, mutlak üstün gelmek gibi sığ ve ilkel bir düşünce kalıbında kıvranıp durmakta, bir anlamda mutlak kazanma düşüncesinin dayanılmaz hafifliğini yaşamaktadır.
Mevsimi gelmeden av yasağı kalkar kalkmaz balıkçılar tüketip yok ettikleri deniz ürünlerimizden hamsi avlayarak yüksek fiyatla piyasaya sürmek için dualarla vira bismillah diyerek siya siya küreklere asıldılar. Kısa bir zamanda kürdan boyundan küçük hamsiler ile balık tezgahlarını doldurdular. Hamsi bu kesip temizlenmeden yenmez ki mübarek!
“Kaç kere balık pazarına gittiysek yüreğe yatar dirilik ve boyda hamsiyi boş gözlerle süzüp durduk. Neden bu boyda hamsi avlanmasına müsaade ediyorlar diye sorup durduğumuz sırada Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, hamsinin yasal avlanılabilir boy uzunluğunun altında avlanma oranının artması üzerine, Karadeniz'de hamsi avını 28 Ocak 2022 tarihine kadar yasakladı”.
Balıkçılar tezgahlarda kakalamaya çalıştıkları hamsinin küçük olduğunu yasak gelince anlar gibi Tecahül-i Ârif yaptılar. Gaz verdikleri avlanmada tornistan yaparak hamsi avına getirilen yasağın ardından somon, mezgit, İstavrit, sargan, çipura ve levrek gibi deniz balıklarına rotayı çevirdiler. Mutlak kazanç yolunda her şey helaldir şeklinde oluşturdukları paradigma ile tezgahlarında şoklanmış hamsiler tuzlu sularla sürekli ıslatılarak, mavi florans ışık altında kilosu 25 liradan yerli taze hamsi diye satışa sunuluyor.
“Huylu huyundan bir türlü vazgeçmez” derler. Bu nedenle hamsinin varlığında başvurulan sahte yollar hamsinin yokluğunda da devam ettiriliyor. Sokak aralarında kayıktan yeni çıkmış hamsi diye pervasızca bağıra çağıra mahallenin altı üstüne dönüştürülüyor. Sanki doğru iş ile meşgul olmak günahtır. Daima sohbet açıldığında dürüst cemiyet arayışında herkes kendine en uygun yeri almaya çalışıyor.
Montesquieu’ya göre: “insanları, pek çok şey yönetir: iklim, din, kanunlar, tarihten alınan dersler, ahlâk, örf ve âdetler. Bunların hepsi bir toplumun ‘Genel Ruhu’nu oluşturur”. Sağlam ve diri toplumlar için insan onurunu ezecek tutum ve davranışlardan kaçınmak, dürüst olmak gerekir.