Bugün çeşiti kaynaklardan Batının Filistin’e neden sırtını döndüğünü gözlerini kapatığını araştıralım ve kaleme alalım. Ve  Türkiye cumhuriyeti devletin ne büyük devlet olduğunu, mehmetçiğin ne büyük ordu olduğunu bir kez daha bilelim:

İnsanlığın birlikte yarattığı uygarlık, binlerce yılda gelişti. Her toplumun az ya da çok payı var bu gelişmede. 

Bilim, kültür, sanat, teknoloji, gelenekler, kentleşme ve devrimlerin hepsi uygarlığın bir parçası. Hepsi de insanlığın ortak kalıntısı. 

Ancak bazıları, nedense bu insan uygarlığının dışına çıkarak dünyanın tümünün kendilerinin olduğunu düşündüler.

Kendine “Uygar Batı” diyen ve dedirten emperyalist ülkeler, son yüzyılda milyonarca insanın kanını içerek beslendiler. 

Emperyalizm çağından önce de feodal egemenler, insan kanı içtiler. 

Batının uygarlığı(!); insanı sömürdüğünde, diğer insanlar ona hizmet ettiğinde göreceli bir suskunluk içindedir. Suskunluğu, kırıntı kadar bir çıkarı söz konusu olduğunda vahşete dönüşür. Çünkü emperyalizm insan kanı akıtmadığında duramaz.

Batının uygarlık söylemleri, baştan sona sahte. 

Karşınızda gördüğününüz batının yüzü, sahte boyalarla kaplı. İnsan hakları dedikleri, yalnızca kendileri için. Çünkü kendilerinin dışında kimseyi insan saymazlar. Ezilen ulusların hakları, varlıkları söz konusu olduğunda yüzlerindeki insan teninden sahte boyalar, aldatıcı gülücükler dökülür. 

Emperyalistlerin yöneticileri, acıklı bir olay karşısında üzülmek ya da ağlamak istediklerinde kendi yüzlerini, kanını akıttıkları bir insanın yüzüyle örterler. 

Bakıp görenler de onları insan sanır. Oysa değiller. Çünkü yüzlerindeki insan örtüsü, en kolay yitirdikleri bir şey. Değeri olmayan şeylerden zaten kolay vazgeçilmez mi? Bu nedenle onlar da kolay vazgeçmekteler bu insan yüzlü örtüden.

Yaklaşık iki aydır batılı emperyalistler, İsraillilerle oturup Filistin yurdunda bebek, çocuk, kadın, yaşulu, sayrı demeden kan içmekteler. Filistinlinin kanı da şarap olmuş bedenlerinde! Her gün onlarca Filistinli toprağa düşerken emperyalizmin, bombalarıyla Washington, Londra, Berlin, Amsterdam, Paris, Ottowa’daki sarayımsı inlerinde ellerini ovuşturmakta sahte uygarlığın sahtekârları.

Sevgili Okurlar, 
Bir söylev verirler ki, sanırsın gidip insan düşmanı emperyalist liderlerinin ağzını burnunu dağıtacaklar. Öyle ağzı açılmadık sözler söylerler ki, dinleyenler onların emperyalizme içtenlikle karşı olduklarını düşünürler. Ancak bu düşünüş, çok sürmez. Bir süre sonra onların yüzündeki sahte örtü düşüverir yerlere, gerçek yüzleri ortaya çıkar. 

Dillerinde Filistinli çocuklar, ellerinde ABD dolarları ve Netanyahu’nun elleri. Ağızlarında toprağa düşmüş Filistinlilere sahte ağıtlarla gözlerinden timsah gözyaşları şıp şıp damlarken Hayfa limanına gönderecekleri taze sebze ve meyve yüklü gemiler...


Filistinli çocuklarının el kadar bedenleri evlerinin bahçelerinde, mahallelerin yıkıntıları arasında kalan alanlarda kefenler içinde  yatarken göz pınarlarından, yaş, yüreğinden kan akmakta. Sen kanayan yüreğinle dimdik dikilirken emperyalist/Siyonist vahşete karşı tüm insanlık onurunla sahte uygarlık senin gözyaşlarından oluşan Gazze denizinde boğulmakta.

Gazzeli çocuk; utanma, acıma, üzülme gibi insana özgü duygularını çoktan yitirmiş emperyalistler ve onların çanak yalayıcıları ne kefenlenmiş küçücük bedenlerinize ne de anne ve babalarınızın gözyaşlarına bakabilirler. 

Çünkü bunlara bakmak insan işi…

Ey yurdundan kovulmak istenen Filistinli kardeşim, seni derdini bilirim. Yahudi olup insan kalanlar senin için gecenin karanlığını yırtacak olan şafak vaktini beklemekteler. Çünkü şafak sonrası doğan gündür yarasaları inlerine kaçıran!