Takvimler 3 Mart 1924’ü gösterdiğinde TBMM’nde çok önemli kanunlar görüşülmüştür. Mesela 431 sayılı kanunla Hilafetin ilgasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti dışına çıkarılmasına karar verilmiştir.

600 küsur yıl bu toprakları yöneten Osmanlı Hanedanı için artık yolun sonu görünmüştü. Zira adı geçen kanun mucibince Osmanlı Hanedanına mensup 156 kişi vatandaşlıktan ihraç edilerek 3 gün içinde sınır dışı edildi. Kanuna dâhil olmadıkları halde, ebeveynleri veya çocukları ile sürgüne gitmek zorunda kalanlarla bu sayı 200’ü bulmuştur.

Aniden yurtlarını terk etmek zorunda kalan hanedan mensupları gerekli hazırlıkları yapamamıştı. Bu nedenle mallarını satmak veya en azından hayatta kalacak kadar yanlarına para almalarına dahi müsaade edilmemişti.

Manevi ıstırapları bir yana Osmanlı Hanedanının en önemli sorunu maddi sıkıntılardı. Zira elde avuçta bir şey olmadan, sonu bilinmez bir yolculuğa çıkılmıştı. İşin daha da kötüsü gidecekleri yerleri de kendileri belirleyemiyorlardı. Mesela Mısır’a yerleşmek isteyenlere İngilizler engel oluyor, Suriye’de kalmak isteyenlere de Ankara Hükümeti izin vermiyordu. Neticede haneden mensuplarının birçoğu Avrupa topraklarına yerleşmek zorunda kalmıştır.

Osmanlı Hanedanı, Avrupa’ya yerleştikten sonra büyük sıkıntılar yaşadı. Ellerindeki değerli mücevherleri satanlar yokluğa mahkûm oldular. Bunun üzerine otellerde bulaşıkçılık yapanlar, dilenenler, akşamları çöplerden yiyecek toplayanlar, intihar edenler, nihayet açlıktan ölenler bile olmuştur.

Osmanlı Hanedanı mensupları sürgünde bulundukları dönem boyunca sık sık Ankara’ya mektuplar göndererek ülkeye giriş için izin istemişlerdir. Fakat her defasında bu hevesleri kursaklarında kalmıştır.

Osmanlı ailesinin yurda dönüş ümitlerini artıran en önemli gelişme, 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti'nin iktidara gelişidir. Zira hanedan üyeleri, 27 yıllık CHP iktidarının değişimini ülkeye dönüş için bir fırsat olarak görmüşler ve bu konudaki baskılarını artırmışlardır.

Mesela Devlet Arşivlerinde yer alan ve Demokrat Parti'nin başa geçmesinden hemen bir ay sonra kaleme alınan mektupta verilen bilgiler hanedan üyelerinin durumunu açıkça ortaya koymaktadır. Beşinci Murat'ın kızı Fatma Sultan’ın eşi Mahmut Refik Bey tarafından yazılan ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes'e gönderilen mektupta verilen bilgilere göre, yurt dışında bulunan aile üyelerinin durumu adeta perişanlık arz ediyordu.

Bu ve bunun gibi onlarca mektuba muhatap olan Başbakan Menderes’in teşvikiyle en azından Osmanlı Hanedanına mensup kadınların dönüşü için yasal bir düzenleme yapılmıştır.

Osmanlı Hanedanının kadın mensuplarına yurda dönüş izni veren tasarı 16 Haziran 1952 tarihinde TBMM tarafından kabul edilerek kanun haline gelmiş ve yasalaşmıştır. Yurda dönüş izni alan hanedan üyeleri yavaş yavaş geri dönmeye başlamışlardır.

Mesela Sultan Vahdeddin’in kızı Ulviye ve eşi Ali Haydar Germiyanoğlu 17 Ağustos 1952 günü İstanbul’a gelmişti. Dönemin basınında “Vahdeddin’in kızı dün şehrimize geldi” başlığıyla verilen haberde Ulviye Hanım ve eşinin Samsun Vapuru ile İskenderiye'den İstanbul’a geldiği bildirilmiştir.

Kadınların dönüşünden 22 yıl sonra aynı haklar erkeklere de verilmiştir. Fakat bu süre içinde birçok hanedan mensubu vefat etmiş ve bu nedenle çok azı geri dönebilmişti.

Tarihin acımazsız gerçekleri ile yüzleşen Osmanlı Hanedanı mensupları yaşadıkları onca perişanlığa rağmen bir gün dahi Türkiye aleyhine herhangi bir komploya aracı olmamışlardır.