2024-25 sezonu bazı takımlar için tıkırında, bazı takımlar için kötü, bazı takımlar  için ise çok daha kötü başladı. Trabzonspor lige en sancılı başlayan takım bana göre. En hayati transferler sezona yetiştirilemedi. Trabzonspor’un hala Santraforu, hala 10 numarası, hala oyun kurucusu yok. Bu üç oyuncunun kalitesinin takımın sezon sonu puan cetvelindeki yerini belirleyeceğini topun yuvarlak olduğunu bilen herkes bilir.

Yalnız burada kritik mesele şu; bu 3 bölgeye yapılacak transferlerin niteliği ve zamanlaması. İş işten geçtikten sonra yapılacak transferler yada aldık demek için alınacak niteliksiz oyuncular bu sorunu çözemez.

Nitelik meselesini biraz açacak olursak; Rakiplerin dahi saygı duyacağı Hamsik vari kalburüstü bir 8 Numara, skora direk etki edebilen Jaja vari bir 10 numara, yarım pozisyondan bir gol üretebilen Onuachu vari bir pivot santrafor yani 9 numara.

Zamanlama konusu ise; Bu 3 transferi milli araya kadar getirebilirsen rakiplerinin korkulu rüyası olmayı başarırsın.

Şu ana kadar yaşananları dikkate aldığımızda yönetimin transfer noktasında sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.

Peki bu kötü oyunun tek sorumlusu yönetimin transfer politikası yada geç kalan transferler mi?

Tabi ki hayır!

Transferler yetişmemiş olsa da ortaya koyulan oyunun eldeki oyuncu kalitesiyle örtüşmemesi de hocaya yazar. Abdullah Avcı’nın eldeki malzemeyi de verimli kullanamadığını, bu oyuncu kalitesinin çok daha iyi işler yapması gerektiğini görüyoruz.

Oyuncuların düşük atletik performansları, takımdaşlığın ve sistemin oturmamış olması, kadro istikrarının sağlanmamış olması ve hocanın sürekli arayış içinde olması altalta konulduğunda yaz kampının verimli geçmediğini anlaşılıyor.

Hocanın saha dışı meselelerle saha içinden daha fazla haşır neşir olması, camianın kanaat önderleri ile, medya mensupları ile sürekli didişmesi hocanın ruh sağlığının da çok iyi olmadığını gösteriyor.

İçimizi karartan tüm bu olumsuzluklara rağmen başarı imkansız mı?

Tabi ki hayır

Transferlerin tamamlanması ve hocanın kendine çekidüzen vermesine saha sonuçlara da eşlik ederse diğer oyuncuların özgüvenlerinin ve bireysel performansının da artacağını düşünüyorum. Olumlu anlamda bir domino etkisi gözlemleyebiliriz.

Bu müsabaka bu anlamda kritik bir öneme haizdi. Kazanılması durumunda olumlu bir domino etkisi yaratabilirdi.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde geçtim televizyonun karşısına;

Rapid Wien maçından 6 farklı oyuncu gördük sahada. Draguş’un  yerine Enis, Cihan’ın yerine Bardhi, Eren’in yerine Barisic monte edilmiş. Ek olarak sakatlıktan dönen Saviç ve Rapid maçında oynatılmayan Visca tekrar görev bölgesine dönmüş, Malherio’nun kart cezalısı olması nedeniyle sağ beke de Ozan’a forma vermiş Abdullah hoca.

Maça iyi başlayan tarafın Trabzonspor olduğunu, ilk on dakikada Visca ve Bardhi ile iki yüzde yüzlük gol şansının değerlendirilemediğini söylemeliyim. Sonrasında iki tarafın da pozisyona girdiğini ama Trabzonspor’un daha etkili olduğunu, özellikle son 10 dakikada iki net gol pozisyonunda St.Gallen kalecisi Lawrance’ın gole izin vermediğini ilk yarı notlarımız arasına ekleyelim.

İlk yarıda özellikle Orsiç’in performansının göze battığını söyleyebilirim..

İkinci yarıya iyi başlayan tarafın da Trabzonspor olduğunu belirtmeliyim. Rapid Wien müsabakasında karşı kaleye gitmekte zorlanan Trabzonspor’un bu müsabakada dağları taşları kaçırdığını söyleyebiliriz.

Abdullah Avcı’nın günün başarılı ismi Orsiç ve Okay’ı dışarı almasıyla Trabzonspor’un hücumsal olarak durulduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç olarak forma adaleti sağlandığında, kadrodaki tüm oyunculara yeterince forma şansı verildiğinde bu oyuncu grubunun neler yapabileceğini gördük.

Tebrikler çocuklar tur Trabzon’a inşallah..