Başlangıcından bitiş noktasına kadar bütün sindirim sistemi ondan soruluyor. O, hem genel cerrah, hem de gastroenteroloji cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Ali Akyüz

KENDİMİ TOPLUMA İNSANLIĞA AİT GÖRÜYORUM

Başlangıcından bitiş noktasına kadar bütün sindirim sistemi ondan soruluyor. O, hem genel cerrah, hem de gastroenteroloji cerrahisi uzmanı .  İstanbul Tıp Fakültesi’nin efsane hocalarından… 

54 yıldır büyük bir disiplinle devam ettirdiği mesleğinde birçok ilke imza atmış. İstanbul Üniversitesi rektörlük seçimlerinde en çok oyu alarak da yine adından söz ettirmişti.  Şuan İstanbul Acıbadem Hastanesinde hizmet veriyor.  Prof. Dr. Ali Akyüz Trabzon’un ve Türkiye’nin yüz akı bilim insanlarından birisi. Kendisi ile hem sindirim sistemi cerrahisini,  hem sağlıklı yaşamla ilgili tüyoları, hem de başarısının perde arkasını konuştuk.

Taka Gazetesi sordu Prof. Dr. Ali Akyüz yanıtladı.

İşte röportajımız…

TAKA: Açık ameliyatlarla başladığınız cerrahlığa, halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen laparoskopik cerrahi ile devam ediyorsunuz.  Bu süreci anlatır mısınız?

Prof. Dr. Ali Akyüz Ben yeniliğe hayran olan, bunu deneyen insanlığa yararlı olacağına inandığım zaman bunu uygulayan bir hekimim. Bir şey moda olduğu zaman onun kendime uydururum. Meslekte de öyle.  Hele hekimlikte; cerrahide, şarlatanlık yapmamak koşulu ile. Olmayanı olur gibi göstermemek koşulu ile bunları yaparım! Yani her şey akademik olacak. İlk planda nazarı itibara aldığım şey insan unsurudur. Önce insan!.

TAKA: Sindirim sisteminde en çok hangi cerrahi işlemi yapıyorsunuz?

Prof. Dr. Ali Akyüz Kolon, rektum, ağırlıklı, mide kanserleri.  İnce bağırsağın çok büyük bir cerrahi hastalığı yoktur. Kolon rektum dediğimiz, kalın bağırsağın hastalıkları daha yaygın.  Bu işlere girerken evvela bunun alt yapısını oluşturduk. 1986 yılında cerrahide endoskopiyi yerleştirdik. Türkiye’de cerrahi endoskopi bizim başlangıcımızla yerleşti ve cerrahi ihtisasında zorunluluk haline getirildi. Türk Cerrahi Derneği de buna katıldı. Bugün Türkiye’de cerrahi ihtisası yapan öğrencilerim sindirim sistemi cerrahisinin endoskopisini de;  yani yemek borusu, mide, kolon, rektum endoskopisini de öğreniyorlar. Sadece endoskopisini değil, endoskopik tedavileri de öğreniyorlar. Ben ve arkadaşlarım sadece laparoskopik cerrahi değil, laparoskopik, endoskopik cerrahi de yapıyoruz.

TAKA: Kanser çok yaygın ülkemizde. Türkiye’de yeterli  onkoloji cerrahı uzmanı var mı?

Prof. Dr. Ali Akyüz Bir toplumun sorunlarının ana kaynağı ekonomidir. Ekonomik koşullar,   insanları bir takım yönlere doğru çeker. Örneğin mahallede birisi bir bakkal dükkanı açar, çok iyi para kazanır. İki adım ötede bir bakkal dükkanı daha açılır. Ya da peş peşe açılan AVM’ler…  Yarısı boş. Bir şey kurallarına uygun yapılırsa başarı orada var. Beşiktaş sahilde Piri Reis’in bir silueti var. Diyor ki Piri Reis hangi işi yaparsanız, derinliğine yapın. Sadece o işi yapın. Tıpta da bu geçerlidir. Ben 1990 yılından itibaren İstanbul Tıp Fakültesi’nde tüm uğraşım branşlaşmayı sağlamaktı. Ve bunu temin ettim. Sonra 2000 yılında genel cerrahi ana bilim dalı başkanı oldum.   On bir sene bu görevi yaptım. O koşullarda İstanbul Tıp Fakültesinde sindirim sistemi cerrahisini dizayn etmiştim. Karaciğer, safra yolları cerrahisi, pankreas, yemek borusu   cerrahisi, mide, kolon, rektum cerrahisi. Benim arkamdan yetişen yedi sekiz arkadaşım orada bu sindirim sistemi cerrahisini yürütmekteler. Ben şuanda Acıbadem Hastanesi  içerisindeyim.

TAKA: Hasta profiliniz nedir?

Prof. Dr. Ali Akyüz Türkiye’nin her tarafından Diyarbakır’dan da var Van’ dan da Muş’tan da. Her yerden hastam var. Çünkü, yarım asır! Öyle kolay bir zaman değil.

İNSANOĞLU KENDİ YİYECEĞİ İÇECEĞİNİ ZEHİRLEDİ ONUN FATURASINI ÖDÜYOR

TAKA: Bağırsak sağlığı son yıllarda çok konuşuldu. Depresyondan obeziteye kadar ilintilendi. Bütün yollar bağırsağa mı çıkıyor?

Prof. Dr. Ali Akyüz Hayır hayır. En kolay istismar edilen iki konu vardır; birisi dindir, hemen arkasından sağlık gelir. Türkiye’de sağlık son yıllarda o kadar istismar ediliyor ki. Ziraat fakültesinden çıkan bir adam, doktor gibi ortada dolaşıyor. Bunlar doğru değil. Bugün, insan sağlığının bu hale gelmesinin sebebi insanın kendisidir. İnsanoğlu kendi yiyeceği içeceğini zehirledi ve onun faturasını ödüyor. İçki, sigara büyük etkendir. Bana göre sigara, içkiden çok daha zararlı.  İçki içiliyor, ertesi gün karaciğer sağlıklı ise onu atıyor. Ama sigara içtiğinde orada nikotinin zehri kalıyor. Tüm bunların yanında ağır bir beslenme bozukluğu var. Gıdaların genetik yapısı bozuk, hastalıklar, kanserler meydana geliyor. Bizim Karadeniz’de Çernobil’e bağlanıyor kanserler. Ancak Çernobil Trakya’yı daha çok vurdu. Kanserin sebebi bir değil, yüz bin! Her bir tümörün ayrı ayrı sebebi var. Biz var olan sebeplerin belki de yüzde 20’sini biliyoruz. İnsanoğlu şu anda beynin yüzde 15’ini kullanıyor. Çok şey bildiğini zanneden insanlarız, ama hiçbir şey bilmiyoruz.

TAKA: Beslenme konusu, çok kafa karıştırıyor ne yiyelim ne yemeyelim? Her kafadan bir ses çıkıyor!

Prof. Dr. Ali Akyüz Sermaye;  kazanmak için, zehir zemberek her şeyi piyasaya sürüyor. 1960’lı yılarda Amerika başkanı olan Richard  Nixon’ a bir sağlık programı getirilmiş ve bunun maliyetini önüne koymuşlar. Bakmış ve demiş ki  ‘Pentagon’un bir buçuk misli, ödeyemeyiz!  Kabul etmemiş. Amerika’da yüz milyon insanın sosyal güvencesi yok! Bunları kimse anlatmıyor.  Bizim köylü,  kalktı yollara düştü! Ben şehirde yaşayacağım dedi. Bizim memleketi düşün çayı topluyorum, arkamda taşıyorum… Kadın diyor ki ben şehirde yaşayacağım. Bunun önünü  bu şekilde kesemezsin. Nasıl kesersin? Sanayi kurulur orada çalışır, üretir, sırtında yük taşımaz, başında yağmur, tarlada anası ağlamaz. Öyle kesersin.   25- 30 sene evvel Türkiye olarak en çok öğündüğümüz şey kendine yeten, insanını besleyebilen yedi sekiz ülkeden biri oluşumuzdu. Benim çocukluğumda bizim ailenin yaylada 150 ineği vardı. Bizim ahırda 12 tane inek vardı. Onları annem, ablam sağar peynirimiz yağımız her şeyimiz yapılırdı. Buğday ekmeği yoktu. Tarlamızın mısırı, bir mevsimden bir mevsime yeterdi. Karadeniz’in sebze yeme alışkanlığı çok azdı. Lahana ve pırasa vardı sadece. Bizde pırasa zeytinyağlı yapılmazdı. Tereyağlı  ya da kıymalı olurdu. Deniz ürünleri vardı. O kadar çok hamsi olurdu ki at ile köye çıkarır fazlasını tarlaya dökerdik. Bunlarla beslendik, gayet de sağlıklı bir nesiliz. Şimdi bir yere gittiğimizde mısır ekmeği ikram ediyorlar. Al götür diyorum. O kadar farklı! Ne ekmek, ekmek gibi ne lahana çorbası lahana çorbası gibi! İnsanlar kolayı seçtiler, boyalı boyalı yiyecek, içecekler, içlerinde ne olduğu belli değil. Kontrol eden de yok! İnsanlar doğal beslenmeyi öğrenemeyecekler çünkü doğal beslenecekleri toprağı yok ettiler!

BİLMEDİĞİM YERDE AÇLIKTAN ÖLSEM YEMEK YEMEM!

TAKA: Hiç yaşlanmıyorsunuz,  sağlığınızı neye borçlusunuz?

Prof. Dr. Ali Akyüz Ben kırk senedir haftada en az 45-50  kilometre yol yürürüm. Hatta 60 yaşıma kadar koşuyordum. Kardiyolog arkadaşlarım koşma dedi. Şimdi tempolu yürüyorum.  1958-59 senesinde Trabzon Lisesi’nde yatılı okumaya başladım. O gün bugün sabah  06.30’da kalkarım akşam da 10.30 yatarım. Bu çok önemli.  Altın toplamak olsa, hafta içinde beni hiçbir yere götüremezsiniz! Adam gibi yer içerim. Sabah bir yumurta, tuzsuz peynir, tam buğday ekmeği.  Bugün mesela öğleyin közde patlıcan, akşam da karnabahar yiyeceğim. Biraz kuruyemiş, günde en az iki litre de su içerim… Çay, suyun yerini kesmez! Tavuk yemem, bilmediğim yerde et yemem. Hatta bilmediğim hiçbir yerde açlıktan da ölsem yemek yemem! Dondurulmuş  balığı yemem, meyveyi de  kararınca tüketirim. Günde bir tane! Hiçbir hastalığım yok! Bir ilacım var sadece.

TAKA: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Prof. Dr. Ali Akyüz Çoluk çocuğunu okutmayan okuyana yardım etmeyen benim nezdimde ne insandır ne de müslümandır. Babamın iki düsturu vardı. Okuyana ve hasta olana olabildiğince yardım etmek. Ben o doğrultuda akademik kariyerimi dizayn ettim. Kendimi topluma, insanlığa ait görüyorum. Hem yurt dışında kongrelere gidiyorum hem de yurt içinde. Hiçbir etkinlikten geri kalmıyorum Gittiğimiz yerlerde arkadaşlarımızla birlikte ülkemizi çok iyi temsil ediyoruz. Benim öğrencim konumunda meslektaşım  Avrupa Koloproktoloji  derneği başkanı.