Biliyor musun
Seven insan susar.
Çünkü sevgisi onun dilini bağlar, kalbini konuşturur.
Susmak, aslında bazen bağırmanın en derin hâlidir.
İdare eder seven insan, çünkü sevgi sabrı da öğretir.
"Belki düzelir," diye umut eder. Umut ederken gözyaşlarını saklar, içten içe kırılır ama belli etmez. Kendi içine dönüp yapılan haksızlıklara bahaneler bulur:
"Öyle demek istememiştir," diye düşünür, ya da “Yanlış anlamışımdır.”
Kendi yüreğini susturur, sırf karşısındaki için daha fazlasını tolere edebilmek adına.
Sevgi, bir insanı böylesine güçlü yaparken, bir yandan da ne kadar kırılgan olduğunu fark ettirmez mi?
Seven insan, bazen olmadık şeyler umut eder.
Kendine değer vermediğini bildiği birine “Aslında bana değer veriyor, sadece gösteremiyor,” der.
Bu düşünceyle kendini avutmak ister.
Sevginin en masum hâlidir bu:
Karşılık beklemeden sevmek ve karşı tarafın duygularını kendi içinde anlamlandırmaya çalışmak.
"Ben iyi olmaya devam edeyim," der kendi kendine,
"Belki bir gün bu iyiliği fark eder."
Bu düşünce, insanı ayakta tutan ama bir yandan da tüketen bir ikilem yaratır.
O bir gün gelir mi bilinmez, ama insan sabreder.
Günler, aylar, hatta yıllar geçer.
Sevgi, umuda tutunarak güçlenir; ya da umudun kırılgan ipleriyle birer birer çözülür.
Ama bir gün gelir, öyle bir yara alır ki insan…
Sana dair tüm umutlar kül olur.
Bir anda değil; yavaş yavaş.
Çünkü gitmek, bir günlük bir karar değildir.
Bazen o kararın temelleri, yıllarca biriken hayal kırıklıklarıyla atılır.
Her gidişin ardında kalansa, uykusuz geceler, gözyaşlarıyla ıslanmış yastıklar ve kimselere görünmemeye çalışılan o perişan hâl olur.
Bir insan, sevdiğini kaybetmeye karar verdiğinde aslında çoktan kaybedilmiştir.
Bazı insanlar vardır, sevdiklerinin gözyaşlarından beslenir.
Bir damla gözyaşı, hâlâ sevildiğine dair bir işaret olarak görülür.
"Benim için ağlıyorsa, hâlâ beni seviyor demektir," diye düşünür.
Ama bu, sevginin yavaş yavaş tükenişini görmeyen bir yanılsamadır.
Çünkü gözyaşları, bir noktadan sonra sevginin değil, acının sessiz çığlığıdır.
İnsan, sevdiği kadar sabreder; ama sabrın da bir sınırı vardır.
Kimsenin kimsede sonsuz kredisi yoktur.
Sevgi, karşılık bulmadığında tükenir.
Bıçak kemiğe dayandığında, insan vazgeçilmez olmadığını anlar.
İnsanların gözü ne kadar kör olursa olsun, yürek her zaman yapılan kötülüğü duyar.
Yürek, sevgiye açıktır; sevgiyle beslenir.
Ama karşı taraf sevgisini göstermiyorsa, dilini susturmuşsa, bir gün o yürek de sağır olur.
Umutla atan bir kalbin sesini duyamaz hâle gelir.
Ve işte o zaman, geri dönülemeyen bir yol ayrımına gelinir.
Kimseyi sağır bırakacak kadar dilsiz olmayın.
Sevginin en büyük düşmanı, suskunluktur.
Kalbinizin bildiğini dilinizle söylemekten çekinmeyin.
Çünkü bir kalbi anlamak, onun sesini duymaktan geçer.
İnsan, sevilmediğini anladığında sağır olur; sevdiği insanın kelimeleri artık anlamını yitirir.
Fazla kelam ise bazen harfler için zulüm olabilir, ama hiç konuşmamak bir ilişkiyi sessiz bir çığlığa dönüştürür.
Unutmayın, sevgi sadece hissetmekle değil, hissettirmekle de büyür.
Sessiz kalmak, sevginin önüne örülen en büyük duvardır.
Ve o duvar bir kez yükseldiğinde, arkasındaki sevgiyi görebilmek imkânsız hale gelir.
Sevdiğinize sevdiğinizi gösterin, çünkü her kalp duyulmak ister.
Ve hiçbir sevgi, dilsiz bir yalnızlığı hak etmez.