Taht kavgalarının gölgesinden, adliye koridorlarından Antalya’ya.

Hafta ortasında Antalyaspor cephesinin maçın hakemi Yaşar Kemal Uğurlu’yu maniple etme adına yaptığı basın açıklamasının ofsayt gerekçesi ile bir golün iptali ve bir penaltının verilmeyişi şeklinde meyvelerini verdiğini belirterek yazıma başlıyorum.
 
Sene başından bu yana takımın en formda ismi Joa PARERA’nın ısınırken sakatlanması ve yerine bir yıldan uzun süredir maça çıkmamış Zeki YAVRU’nun mecburen oynatılmak zorunda kalınması aslında maçın sonucu hakkında bize kötü bir tüyo vermişti.
 
Ünal Hocanın önceki maçlarda kanatlarda oynattığı AMİRİ ve ABDULKADİR yerine bu maçta sezon başından buyana sadece bir maça çıkmış Olcay Şahan ve son 3 maçta sadece 5 dakika görev alan Yusuf Yazıcı ile başlamasının sportif bir izahı olamaz.
 
Rodellega nın  skorer bir oyuncu olmaması, şut/gol yüzdesi düşük bir forvet olması nedeniyle yakaladığımız az sayıda fırsatı da harcayınca bir puana razı geldik.
 
Saha içerisine dair gördüğüm bu eksik ve yanlışları belirttikten sonra saha dışında yaşanan bazı olaylara da değinmekte fayda görüyorum.
 
Eski ile yeni yöneticiler arasında yaşanan taht kavgaları, Burak Yılmaz eksenli Arda Turan menşeli  adli mevzular, Yerel medya da yaşanan reyting kavgalarının ‘’bir kısım abiler genç topçuları aleme götürüyor’’  futbolculara ağır ithamları vs…onlarca sorunlu meseleden sıyrılıp ta Antalyaspor gibi ligin üst seviyelerinde kendine yer bulabilmiş formda bir ekibe karşı 1 puan çokta kötü değil. Hatta maçı kazanabilirdik te.
 
Maç kazanmak anlık bir olaydır ve bir şans topu ile maçı alıp götürebilirsiniz. Lakin; Şampiyonluğa oynamak bir disiplin, ortak akıl, birliktelik ve bir lobi işidir. Bu sac ayaklarından herhangi biri eksik olursa netice almak imkânsızdır.
 
VE bu günkü Trabzonspor bu yazdığım kıstasların çok uzağında!!