Trabzon’u ele alan eserlere bakıldığında genel olarak şu sorunun cevabı aranmaktadır. Trabzon’un başlıca iktisadi hususiyeti nedir? Burası bir tarım, sanayi ya da transit kenti midir?

Trabzon’un iktisadi özelliklerinin neler olduğu konusunda ortaya atılan bu sorunun cevabı konusunda şunu ifade edebiliriz ki bu şehirle ilgili akıl yoran, kalem oynatan her kim varsa Trabzon’un iktisadi özelliğini şu şekilde tanımlamıştır: Trabzon bir transit şehridir.


Bu cevaptan da anlaşılacağı üzere Trabzon eskiden beri bir tarım kenti olmamıştır. Yeterli derecede tarım arazisi bulunmadığı, verimli ovalara sahip olmadığı için Trabzon’a bir tarım kenti demek doğru olmayacaktır.


Peki, Trabzon bir sanayi kenti midir? Geçmişten günümüze bakıldığında aslında küçük ve orta ölçekte de olsa Trabzon’da birçok fabrikanın faaliyet halinde olduğu görülmektedir. Osmanlı döneminde demir, şeker ve makaron fabrikaları gibi işletmeler şehirde istihdama katkı sağlıyordu.


Cumhuriyetin ilk yıllarında da balık yağı fabrikası, mensucat fabrikası, rakı fabrikası, tuğla fabrikası, elektrik fabrikası, şekerleme fabrikası gibi üretim tesisleri faaliyet halindeydi. Fakat bunlara rağmen Trabzon’a sanayi kenti denilmemektedir. 


Trabzon’un son iki asırlık geçmişine odaklandığımızda Trabzon’un, en zengin olduğu yıllarının hep transit ticaretin yoğun olduğu dönemler olduğu görülmektedir. 


Transit ticaret derken İpek Yolu’nun çıkış kapısı olan ve İran’dan gelen kervan yolu kastedilmektedir. Bir de Doğu Anadolu yaylalarında yetiştirilen ürünlerin İstanbul’a aktarılması sayesinde oluşan ve iç taşımacılıktan kaynaklanan transit ticaret vardır. 


Trabzon’un başlıca iktisadi özelliğinin ne olduğu sorusu 1929’da Âli İktisat Meclisi’nce hazırlanan raporun da en temel konusu olmuştur. Tarihsel gerçeklere tamamen ters bir tespitin yapıldığı bu raporda fındık ve tütün ticaretinin iyileştirilmesi gerektiği, bu yapıldığı takdirde Trabzon’un tam bir tarım kenti olacağı belirtilmektedir. 


Devlet arşivlerinde yer alan ve dönemin en önemli kurumlarından biri tarafından hazırlanan bu raporda yapılan yanlış tespit ilerleyen yıllarda adeta tekzip edilecektir.


Zira Hükümet bu rapordan daha önce 1924 yılında çıkardığı bir kanunla Trabzon-Erzurum arasında demiryolu yapılmasını kararlaştırmış, 1937 yılında Trabzon-İran transit ticaretini canlandırmak için kamyonlarla seferler başlatılmış, 1946’da yeni ve modern bir limanın inşası için düğmeye basılmıştır.


Atılan adımlardan da anlaşılacağı üzere Trabzon’un transit ticaretteki eski canlılığını geri kazanmak, Cumhuriyet döneminde en önemli hedefti.


Fakat İran transitinin Rusya’ya kaptırılması Trabzon’u adeta bitirmiştir. Ardından iç bölgelerle bağlantı 1939’da tamamen koparılmıştır. Böylece Trabzon, transit ticarette söz sahibi olma vasfını kaybetmiştir. 


Trabzon’un transit ticarette geri kalmışlığının ele alındığı bir yazıda gelinen durum şu şekilde ifade edilmiştir:
Birinci Dünya Savaşı’na kadar Rusların demir rayları bizim toprak yolu, oradaki lokomotifin hızı buradaki devenin sabrını yenememişken, savaş her şeyi değiştirdi. Kaybolan askerin geri gelişi gibi kaybolan transiti de geri çağırdık. Fakat gürbüz gidip dermansız gelen asker gibi transit de öyle tanınmaz bir halde geldi ki.


Yazarın da ifade ettiği gibi “gürbüz gidip, dermansız geri gelen transit” ticaret artık Trabzon’un vazgeçilmez unsuru değildir. Günümüzün Trabzon’u da zaten geçmiş yılların zengin transit kenti olmadığı gibi fabrika bacalarıyla kaplı bir şehir de değildir. Maalesef Trabzon artık yegâne geliri fındık olan orta ölçekli bir Anadolu şehrine dönüşmüştür.