Sevgili okuyucularım hazır Türk futbolu milli araya girmişken, Süper Lig’e ara verilmişken istedim ki saha dışına çıkalım ve Türk futbolunu debelendiği çamurdan çıkarma adına önerilerimi sizlerle paylaşayım.

Geçen hafta bilançoların açıklanması ile ak ile kara rötuşlanmış haliyle ortaya çıktı. Rötuşlanmış diyorum çünkü; Son birkaç ayın dahil olmadığı, muhasebe hileleri ile bir kısmının da gizlendiğini biliyorum. Uzatmaya gerek yok 4 büyük kulübün borcu 30 milyar sınırına dayanmış durumda.

Ee bunu biliyoruz 4 büyük kulübün borcunun gırtlağa dayandığını bilmeyen mi var dediğinizi duyar gibiyim. Evet 4 büyük kulübün dördünün de borçlarının gırtlağa dayandığını sağır sultan biliyor tabi de bu yıl işler biraz değişti. Galatasaray ve Fenerbahçe kâr açıklarken Beşiktaş ile Trabzonspor zarar açıkladı. Özellikle de Trabzonspor üç İstanbul takımından negatif manada ayrıştı.

Rakipler geçen yıl genç yerli oyuncu ihraç ederek mali yapılarını bir nebze rahatlattılar. Ek olarak devletten edindikleri gayrimenkulleri gelire dönüştürerek günü kurtardılar diyebiliriz.

Peki yeterli mi?

Her kulübün hasbelkader oyuncu bulması, geliştirip parlatması, ihraç etmesi mümkün mü? Ya da devletten her isteyen kulüp mülkiyet edinebiliyor mu?

Tabi ki HAYIR..

O zaman ne yapmalı sorusuna bir cevap arayalım.

İş hayatını yakından takip edenlerin kulağının aşina olduğu bir mottoyu futbola uyarlamak istiyorum.

“Yatırımda öncelikli iller” 

Yanlış duymadınız “Yatırımda öncelikli iller”. Devletin geri kalmış bölgeleri canlandırmak ve doğru yatırımın doğru bölgeye yapılmasının önünü açmak için uyguladığı önemli bir strateji, hayati bir uygulama.

Rize’ye çay fabrikası, Zonguldak’a kömür, Antalya’ya turizm, Eskişehir’e maden, vs..

Hammadde ile fabrikayı en kısa yoldan buluşturma meselesi yani. Peki Futbolcu adayını, nasıl bulup çıkarabilir, nasıl doğru eğitim ve donanımla Avrupalı meslektaşları seviyesine çıkarabiliriz, nasıl Avrupa’nın gündemine taşıyabilir, nasıl cilalayıp satabiliriz?

Şimdi bu sorulara cevap arayalım!

Ligimizin hemen hemen her takımında birkaç tane Trabzonlu futbolcu mevcut. 61 numara formalar karaborsa muamelesi görüyor desek yanlış olmaz.

O zaman futbolcunun harman olduğu bu bölgeye de “futbolda öncelikli il” payesi vermek yanlış olmaz, olmamalı diye düşünüyorum. Trabzon’a bölgede bulunmayan Bakır, Çelik, demir, kömür cevheri işleme tesisi kurmak yerine bölgede en bol bulunan cevher olan potansiyelli gençleri işleme tesisi yani futbol okulları kurmak, teşvik etmek çok daha akla yatkın bir hareket değil midir?

Yasalarla çerçevesi belirlenen, bölgeye yapılacak futbol yatırımları teşvik edilmeli, 4 yıllık zorunlu eğitimin hemen ardından futbola kabiliyeti olan çocuklar, mesleki ortaokul, mesleki lise misali futbol okullarına yönlendirip hem eğitimini hem de futbol gelişimini bir arada sürdürmelerinin önü açılmalıdır.

Ayrıca bu okullar federasyonla, spor bakanlığı ve Milli eğitim bakanlığı ile senkronize, şeffaf bir ilişki içinde olmalıdır.

Ek olarak bu bölgede açılacak futbolcu keşfetmeye ve geliştirmeye yönelik organizasyonlar vergiden muaf tutulmalı, hatta sportif yatırımlar devletçe desteklenmelidir. Bölge menajerlik şirketleri ve Scout firmaları için cazip hale getirilmelidir.

Velhasıl Trabzon ve yakın çevresinin ülkenin futbol üssü haline dönüştürülmesi ülke futbolunun futbolcu ihtiyacının karşılanması ve Türk kulüplerinin mali açıdan ayakta kalabilmesi için hayati bir önem taşımaktadır.

Yani top mecliste, yani bakanlarda, yani vekillerde..

Böyle olursa 10 yılda bir çıkan Fatih Tekke’leri, Gökdeniz Karadeniz’leri, Yusuf Yazıcı’ları, Abdülkadir Ömür’leri, her yıl onlarcasını bu coğrafyadan çıkarabilir ve Türk futboluna kazandırabiliriz.

Saygılarımla