Beyin kanaması sonucu vefat eden genç bir kadın… Kalp krizi sonucu hayatını kaybeden 60’lı yaşlarda bir adam… Beynine, akciğerine, pıhtı atan, kalp krizi geçiren… Çoğu ölümle sonuçlanan bir sürü vaka…

Kimini medyadan duyuyoruz;  kimini yakın çevremizden…

Hele bu aralar!

Ölüm duyurusu yapan anonslar,  birbiri ardınca kılınan cenaze namazları, taziye ziyaretleri!..

Halk kendi arasında konuşuyor.

“Niye öldü acaba?  Kovit geçirmiş miydi, kaç aşı olmuştu?..”

Malum, Pandemi sonrası herkes küçük çaplı doktor da oldu!

Daha doğrusu, kendi kendinin doktoru olmak zorunda kaldı.

Çünkü daha önce hissetmediği kadar ölümü ensesinde hissetti.

Zor zamanlardı diyeceğim fakat belli ki zorluk henüz geçememiş.

Pandeminin en can alıcı döneminde ne demişti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca?

Hatırlayalım:

“ Kovit 19 geçirip atlatanlarda gelecek üç yıl içerisinde çıkabilecek yan rahatsızlıklar henüz tespit edilemese de mevcut ölümlerin üç dört katı daha ölüm beklenmektedir! Bu vahim ve hazin bir beklentidir!..”

İşte biz; o üç yılın içerisindeyiz, o hazin tablonun da tam ortasındayız!! 

Geçmişler olsun!

Peki salgında ülkemizde ne kadar kişi hayatını kaybetti?

Türkiye İstatistik Kurumu (Tüik) verilerine göre 2020 ve 2021 yıllarında toplam 87 bin 334 kişi hayatını kaybetti.

Sağlık Bakanlığına göre ise 101 bin 492 kişi…

Rakamların birbirini tutmamasını bir kenara bırakıp, seçtiğiniz bir sayıyı dört ile çarpın lütfen!

İşte bugün ölenlerin birçoğu, öngörülen o rakamların içerisinde yer alıyor!

Öyle demişti Türk sinemasının iyi yürekli Kadir Savun’una  benzetilen,  sayın Fahrettin  Koca… 

Koviti ağır geçirenleri kastederek yapılmış bir öngörü bu...

Tüm bunların sebebi ise dünyadaki ağırlığı bir gramı bile geçmeyen virüsler…

Hepi topu bir gram, düşünebiliyor musunuz?

Dünya var olduğundan bu yana bizimleler ve çok akıllılar.

Sürekli kabuk değiştirerek hayatta kalmaya devam ediyorlar.

Konunun bir de uygulanan tedavi boyutu var tabii.

En can alıcı noktalardan biri de bu.

Avuç avuç içilen ilaçlar ne derece tedavi etti?

Yan etkileri nelerdi, bilemiyoruz.

Peki hastalığı çok hafif geçirenler ya da hiç geçirmeyenler?

Onlar neden huzursuz?

Vücutlarına ilk kez zerk edilen bir aşı sebebiyle rahatsızlar.

Çünkü iki doz, üç doz, hatta dört doz yeni nesil aşı yani mRNA yaptırdılar.

Özellikle gençlerde aşı sonrası kalp kası ve kalp zarı iltihapları görüldü.

Pıhtı atma, inme, beyin kanaması türünden rahatsızlıkları daha sık duyar olduk!

Birden gelişen turbo kanserler de var tabii. O da aşılara bağlanıyor.

Bir kısım insan da hiç yaşamadığı alerjilerden muzdarip.

Peki vatandaşın sağlığından sorumlu yetkili birimlerin, bu konuyla ilgili bir çalışması var mı?

Bu süreçte ölen, hastalananlarla ilgili bir değerlendirmeleri raporları var mı?

Geçmiş yıllarla mukayese edildiğinde neler çıkıyor ortaya.

Eğer aşılar bu denli tehlikeli ise bununla ilgili bir çözüm/tedavi süreci düşünülüyor mu?

Yoksa vatandaş kan sulandırıcı ve geleneksel tedavilerle başının çaresine bakmaya devam mı edecek?

Bu konuda da bir bilim kurulu devreye giremez mi?

Sahi sayın Bakan, hem aşılar hem de ‘vahim ve hazin beklentiniz’ konusunda bir şeyler yapıyor musunuz?