Geldi geliyor derken, yeni yılın ilk haftasını da geride bırakıyoruz. Ilık bir hava ile girdik 2024’e. Oysa yılbaşının olmazsa olmazı, lapa lapa yağan kar değil miydi?

Eskiden, yeni yıl tebriği için aldığımız kartpostalların neredeyse tamamı  kar manzaralı olurdu.

Ne naif zamanlarmış!

Artık yeni yıl tebriği yazdığımız kartlar da yok;  eskinin yığın yığın karı da…

Yılbaşından söz ediyorum tabii…

Yoksa Ocak ayının onundan sonra  beklenen bir kar yağışı var.

Tabiatın, yağmura olduğu gibi kara da ihtiyacı var elbette.

Sıcak evlerimizden lapa lapa yağan karı seyretmenin ilham verici olduğu da şüphesiz!

Ancak herkesin başını sokacak sıcak bir evi olmadığı da ortada!

Evini ısıtamayan, damı akan, penceresinden/ kapısından evine soğuk giren insanlarımız var!

Olmasa keşke!

Bir de sokakta yaşayan kedi köpek!

Aç biilaç yaşayan  hatta susuz  kalan hayvanlar!

Farkında mısınız bir anne kedi/ köpek, doğum yaptığında bir sürü yavrusu oluyor.

Zaman içinde altı yedi yavrudan bir iki tane ancak hayatta kalabiliyor.

Hele kış mevsiminde!

Onlar kar yağdığında neler hissediyor acaba!

Görüyorum, birbirlerine sokularak ısınmaya çalışıyorlar.

Çöp kutularında yiyecek arıyorlar.

Taşra illerinde yaşayan insanlar, sanki daha duyarsız hayvanlara…

Oysa bazı şehirlerde öyle semtler var ki örnek niteliğinde.

Kedi evleri, dükkanların  müdavim hayvanları, veterinere götürme kültürü…

Orada yaşayan hayvanlar daha şanslı tabii…

Farkında mısınız?

O kadar kendimize ve kendi türümüze odaklı yaşıyoruz ki çoğu kere fark edemiyoruz bile diğer canlıları.

Sahipsiz köpekler, şikayet konusu epeydir.

Türkiye Büyük Millet Meclisine en çok bu konuda şikayet gitmiş!

Şehirlerde yaşayan binlerce sahipsiz köpek rapor edilmiş.

Barınaklara tıkıştırılan köpeklerin orada neler yaşadığı herkesin malumu!

Şehrimizde durum ne acaba?

Hayvan barınakları ne halde?

Köpeklerle ilgili tarihimizde çok vahim bir olay var.

Hayırsızada sürgünü diye geçiyor.

Yıl 1910.

İstanbul’da yaşayan 80 Binden fazla sokak köpeği toplanıp,  İstanbul açıklarında bulunan Sivriada’ya  bırakılıyor.

Burada aç ve susuz kalan köpekler, açlıktan veya birbirini yiyerek hayatını kaybediyor.

Köpeklerin adaya sürülmesinden iki yıl sonra Marmara Denizi’nde büyük bir deprem meydana geliyor.

Çıkan Balkan Savaşları neticesinde de büyük bir toprak kaybı yaşanıyor.

İstanbul halkı; ardı ardına yaşanan iki felaketi, adaya sürülen köpeklerin ahına bağlıyor.

Sivriada sürgününe de Hayırsız Ada Sürgünü diyor!

O nedenle hayvanlarla ilgili karar alırken çok dikkat etmek lazım.

Onların da tıpkı insanlar gibi burada oluşlarının bir sebebi var.

Ve onların da hakları var.

Hep (sözde de olsa) kul hakkına girmekten korkulur.

Ya Allah’ın sessiz kullarının hakları!

Onu ne yapacağız?!