Trabzonspor yönetiminin Şenol Güneş’i teknik direktörlük görevine getirme kararı, camiada büyük yankı uyandırdı.

Gözler, bu hamlenin arkasındaki niyetin ne kadar samimi olduğuna çevrildi. Şenol Güneş, Trabzonspor'un tarihindeki en önemli figürlerden biri olmasının ötesinde, Türk futboluna kattığı değerle de özel bir yere sahiptir. Onun dönüşü heyecan yaratırken, bu kararın ardında yatan gerçek motivasyonun ne olduğu iyi irdelenirse, yürütmede o kadar doğru adımlar atma oranı yükselir...

Yönetimin, Şenol Güneş hamlesiyle asıl hedeflediği nedir? Camiaya huzur getirmek ve tribünlerin desteğini kazanmak mı? Yoksa bir nevi günü kurtarmak adına yapılmış popülist bir hamle mi?

Bu soruların cevapları, kurumun geleceğine dair ciddi sonuçlar barındırıyor. Zira, Şenol Güneş gibi bir isim, yalnızca “kriz çözücüsü” veya “geçici çıkış yolu” olarak görülmemelidir. Onun teknik direktörlük kariyerindeki başarıları ve Trabzonspor'a olan bağlılığı, kulübün uzun vadeli hedefleriyle örtüşmelidir.

*      *      *

Yönetim, bir yandan taraftar baskısını hafifletmek, diğer yandan kulübün geleceğini planlamak gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. Asıl mesele, bu hamlenin sadece kısa vadeli bir rahatlama mı sağlayacağı, yoksa Trabzonspor’un gelecekteki istikrarı için kalıcı bir adım mı olduğudur.

Güneş’in tecrübesiyle kulübe olan derin bağlılığı göz önüne alındığında, bu atamanın orta vadede gerçekçi ve sürdürülebilir bir proje olup olmadığı sorgulanmalıdır. Son geri dönüş, sadece sportif başarı odaklı görülmemeli, aynı zamanda camianın bir araya gelmesini ve birlik beraberlik içinde hareket etmesini de sağlamalıdır.

Zira, dönemler itibariyle Trabzonspor’un en büyük sorunu, sahadaki başarısızlıkların ötesinde, kulüp içindeki huzursuzluk ve bölünmüşlük duygusudur. Şenol Güneş, geçmişte olduğu gibi, bu sorunları çözebilecek mi? Yoksa yönetim, sadece tribünleri bir süreliğine susturmayı mı hedefleyecektir?

Eğer Şenol Güneş, sadece günü geçirmek ve muhaliflerle, ekabirleri sessiz kılarak kongreye rahat girmek adına getirilmişse, bu hamle uzun vadede büyük hayal kırıklığına yol açacak demektir.

Yönetimin, Güneş’in bilgi birikiminden ve vizyonundan tam anlamıyla faydalanma niyetinde olup olmadığını anlamak için ilerleyen dönemdeki transfer politikaları, üretime verilen önem ve kulübün genel yönetim stratejisi önemli ipuçları verecektir.

Burada muhtemel bir yanlış anlamanın önünü kesmek şart. O da yönetim kurulunun kulübü, “eti senin kemiği benim” mantığıyla Şenol Güneş’e teslim etmemesi gerçeğidir. Güneş’in fikirlerinden elbette yol gösterici anlamında faydalanılmalı ancak saha dışı işlerle zamanı alınmamalıdır. Çalışma ortamı sağlanmalı, yolu temizlenmeli ancak ekibiyle birlikte dikkatini dağıtacak meselelerle meşgul edilmemelidir. Aksti taktirde sonuç her iki taraf için de hüsran olur...

Şenol Güneş’in Trabzonspor’a dönmesi, kağıt üzerinde büyük kazanım gibi görünse de, asıl önemli olan bu hamlenin yürütülme biçimidir. Güneş’in bilgi birikimiyle kulüp sevgisi, kısa vadeli çözüm arayışına kurbanı edilmemelidir.

Yönetim, eğer gerçekten samimiyse, Şenol Güneş’in etrafında güçlü bir proje oluşturmalı ve camiayı bu doğrultuda birleştirmelidir. Aksi takdirde, bu hamle sadece bir anlık umut, sonrasında ise derin hayal kırıklığı olarak tarihteki yerini alır ve de yazık olur.