Türkiye’de askeri darbeler Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden bu yana maalesef gelenek haline gelmiştir.
Cumhuriyet dönemine gelindiğindeTürk siyasetinin her on yılda bir askeri darbeleremaruz kaldığı görülür. Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi 27 Mayıs 1960 günü gerçekleşmiştir. 14 Mayıs 1950’de serbest seçimle iktidara gelen Demokrat Parti yine bir Mayıs günü iktidardan indirilmiştir. Darbenin en acı tarafı ise cuntacılar tarafından kurulan Yassıada Mahkemeleridir. Burada yapılan sözde yargılamalarda 15 idam kararı verilmiş ve bunlardan üçü yani Başbakan Adnan Menderes, Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Çalışma Bakanı Hasan Polatkan infaz edilmiştir.
27 Mayıs darbesi, Türk demokrasisi üzerinde büyük bir tahribat yaratmıştır. Artık bundan sonra iktidardan memnun olmayan her hangi bir kesim askeri darbe hazırlığına girişmiş ve bunu kendi üzerinde bir hak olarak görmüştür. İş zamanla öyle bir hale gelmiştir ki Ankara’da zaman zaman cuntalar arası koordinasyon toplantıları yapılmaya başlanmıştır. Askeri darbe geleneğini başlatan 27 Mayıs idaresi, bu sefer kendi içinden çıkan iki başarısız darbe girişimine maruz kalmıştır. Talat Aydemir öncülüğündeki bu girişimler İsmet İnönü’nün dirayetli tutumu sayesinde en az zararla atlatılmıştır.
Fakat bu durum fazla uzun sürmemiş yönetimden memnun olmayan kesimler 12 Mart 1971’de bu sefer işbaşında bulunan hükümete muhtıra vererek istifa ettirmişlerdir. Süleyman Demirel Hükümeti istifa etmek durumunda kalmış, çok sayıda tutuklamalar yapılmış ardından yine 27 Mayıs’ta olduğu gibi darağaçları kurularak Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmiştir.
Türk siyasi tarihinin en kanlı darbesi 12 Eylül 1980 günü yaşanmıştır. Darbenin en önemli gerekçesi ise ülkede meydana gelen şiddet olayları idi. Kendilerine her türlü yetki verilmesine rağmen cuntalar, siyasi iktidarın altını oymaya devam etmiş ve ülkede şartların olgunlaşmasını beklemişlerdir. Ne gariptir ki darbeden önce sokakları kan gölüne dönen ülkemizde bir gün sonra en ufak bir asayiş olayı yaşanmamıştır. Siyasi istikrarsızlıktan, enflasyondan, koalisyonlardan ve günden güne artan şiddet olaylarından bıkan halk ise askeri yönetimi ve darbeyi alkışlarla desteklemiştir. Bu destek askeri yönetim tarafından hazırlanan anayasa oylamasında da kendini göstermiş ve 1982 Anayasası %92 evet oyu almıştır.
12 Eylül darbesine uluslararası camiadan da destek verilmiştir. Darbeyi haber alan ABD Başkanı “The boys in Ankara did it” yani “Ankara’dakiler yaptılar” tepkisini vermiştir. Darbenin lideri olan Kenan Evren, hem devlet başkanı hem de Milli Güvenlik Konseyi lideri seçilmiştir. Bu arada sansür, sorgulama, işkence ve idamlar günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. 12 Eylül idaresi, ülkede siyaset, ekonomi ve eğitim gibi temel dinamikleri dizayn ettikten sonra sivilleşmeye izin vermiştir.
Türkiye’de bugün siyasi hayatımızda halen var olan bazı kurum, kanun ve yasalar 12 Eylül yönetiminin mirası olarak yaşamaktadırlar. Zira Türkiye,askeri yönetimin hazırlattığı 1982 Anayasasını kullanmaktadır. YÖK ve Siyasi Partiler Kanunu gibi 12 Eylülün izini ve ruhunu taşıyan diğer kurumlar ve yasalar da halen daha varlığını korumaktadır.
Şurası bir gerçek ki askeri müdahalelermemleketimize faydadan çok zarar vermiştir. Bu müdahalelerden en fazla zararı da kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri görmüş, Türk Ordusu haksız yere yıpratılarak siyasetin bir aracı haline getirilmiştir. Ayrıca her darbe veya darbe girişimi, geride mağdur bir kitle yaratmış, devleti ve milletiyle sorunlu nesiller yetişmiş, bu durum sonucunda milli birlik ve beraberliğimiz zarar görmüştür